-
Sebe' Suresi
-
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
-
34:1
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَلَهُ الْحَمْدُ فِي الْاٰخِرَةِۜ وَهُوَ الْحَك۪يمُ الْخَب۪يرُ
(Bu dünyada) Hamd (her türlü övgü ve teşekkür), göklerde ve yerde olanların tümü Kendisine ait olan Allah'a mahsustur. Ahirette (sonsuzluk yurdunda) da hamd (her türlü şükür ve övgü) O'nundur... O, (tüm mahlûkata ve kâinata hakkıyla) Hakîm olandır ve (her şeyden ayrıntılarıyla) Haberdardır.
-
34:2
يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْاَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَٓاءِ وَمَا يَعْرُجُ ف۪يهَاۜ وَهُوَ الرَّح۪يمُ الْغَفُورُ
(Allah) Yerin içine gireni, ondan çıkanı (bütün tohumları ve yeşeren tomurcukları); gökten ineni ve oraya çıkanı (melekleri, çeşitli enerji boylarındaki ruhanileri ve nuranileri, hassas dengeleri, edilen dua ve dilekleri, hepsini tek tek) bilir. O, Esirgeyendir, Bağışlayandır.
-
34:3
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَا تَأْت۪ينَا السَّاعَةُۜ قُلْ بَلٰى وَرَبّ۪ي لَتَأْتِيَنَّكُمْ عَالِمِ الْغَيْبِۚ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِ وَلَٓا اَصْغَرُ مِنْ ذٰلِكَ وَلَٓا اَكْبَرُ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍۙ
İnkâr edenler dediler ki: "Kıyamet saati (asla) bize gelmez (ve bu dünya hayatı ve fırsatları bizden sonraki neslimizde de sonsuza kadar devam eder.)" De ki: "Hayır, gaybı (görünmeyen varlıkları ve olmuş ve ileride olacak bütün olayları ayrıntılarıyla) bilen Rabbime andolsun ki, o (kıyamet ve ahiret) muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O'ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız hepsi, kesinlikle apaçık bir kitapta (yazılı)dır." (İlahi bilgi merkezlerinde kayıtlıdır.)
-
34:4
لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ
(Çünkü Allah) İman edip salih amellerde bulunanları ödüllendirecek (diye her şeyi kayıt altına almaktadır). İşte mağfiret (bağışlanma) ve üstün değerli rızık(la sonsuz yaşama kavuşma) onlarındır.
-
34:5
وَالَّذ۪ينَ سَعَوْ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا مُعَاجِز۪ينَ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مِنْ رِجْزٍ اَل۪يمٌۗ
(Hâşâ, Allah’ı) Aciz bırakmak için ayetlerimiz hakkında (hükümlerimizi geçersiz kılmak hususunda, şeytanca) çaba harcayanlar var ya; işte onlar için ise (en) iğrenç olanından acı (ve devamlı) bir azap vardır.
-
34:6
وَيَرَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ هُوَ الْحَقَّۙ وَيَهْد۪ٓي اِلٰى صِرَاطِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِ
Kendilerine ilim verilen (ve gereğince amel eden iman ve istikamet ehli) kimselere gelince; Rabbinden Sana indirilenin, Hakkın ta kendisi olduğu gerçeğini ve (Kur’an’ın) Üstün, Güçlü, Övülmeye layık olan (Allah)ın yoluna yöneltip-ilettiğini (anlayıp feraset ve basiretle) görmekte (ve ona göre davranmaktadırlar).
-
34:7
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا هَلْ نَدُلُّكُمْ عَلٰى رَجُلٍ يُنَبِّئُكُمْ اِذَا مُزِّقْتُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍۙ اِنَّكُمْ لَف۪ي خَلْقٍ جَد۪يدٍۚ
İnkâr eden (kâfir)ler ise (mü’minlerin kafasını karıştırmak niyetiyle): "Siz (öldükten sonra) darmadağın olarak parçalanıp ufalandığınızda, gerçekten hepinizin yeni bir yaratılışla (tekrar topraktan çıkarılacağınızı) haber veren (şaşırmış) bir adamı (Hz. Muhammed Aleyhisselam’ı) size gösterelim (ve Ona götürelim) mi?" diyerek (Peygamberle alay etmeye kalkışmışlardır.)