436. Sayfa

22. Cüz

  • 35:19

    وَمَا يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُۙ

    Körle, gören eşit olamaz.

  • 35:20

    وَلَا الظُّلُمَاتُ وَلَا النُّورُۙ

    Karanlıkla aydınlık da (bir tutulamaz.)

  • 35:21

    وَلَا الظِّلُّ وَلَا الْحَرُورُۚ

    Gölge ile hararet (sıcaklık) da (aynı sayılamaz.)

  • 35:22

    وَمَا يَسْتَوِي الْاَحْيَٓاءُ وَلَا الْاَمْوَاتُۜ اِنَّ اللّٰهَ يُسْمِعُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَٓا اَنْتَ بِمُسْمِعٍ مَنْ فِي الْقُبُورِ

    (Bunun gibi) Dirilerle ölüler de bir olamaz, (bunlar farklı ve aykırı şeylerdir, aynı değildir); şüphesiz Allah (hikmet ve hakikati) dilediği kimseye duyurup işittirir. Sen ise kabirlerde olanlara (canlı cenaze hükmündeki gafil ve kâfir insanlara) işittirebilecek değilsin. (Sadece tebliğ görevini yapmalı, sonuçlarına kafayı takmamalısın.)

  • 35:23

    اِنْ اَنْتَ اِلَّا نَذ۪يرٌ

    (Ey Resulüm!) Sen sadece (Hakka ve hayra çağıran) bir uyarıcısın.

  • 35:24

    اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَش۪يرًا وَنَذ۪يرًاۜ وَاِنْ مِنْ اُمَّةٍ اِلَّا خَلَا ف۪يهَا نَذ۪يرٌ

    Şüphesiz Biz Seni, Hakk ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içlerinde (hayat süreçlerinde) onlara bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.

  • 35:25

    وَاِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۚ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالزُّبُرِ وَبِالْكِتَابِ الْمُن۪يرِ

    (Ey Nebim!) Eğer Seni yalanlıyorlarsa (aldırma ve dayan), zira Senden önceki (elçi)ler de gerçekten (böyle) yalanlandı; oysa elçileri kendilerine apaçık ayetler, sahifeler ve aydınlatıcı kitaplarla gelip (Hakka ve hayra çağırmışlardı.)

  • 35:26

    ثُمَّ اَخَذْتُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ۟

    Sonra Ben de o (bile bile) küfürde (inat) edenleri (kahrımla) yakalayıverdim. Beni tanımayıp inkâr etmek (ve elçilerime karşı hileli planlar üretmek) nasılmış! (Onlar görüp anlamışlardı, sizin de ibret almanız lazımdı!)

  • 35:27

    اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًۚ فَاَخْرَجْنَا بِه۪ ثَمَرَاتٍ مُخْتَلِفًا اَلْوَانُهَاۜ وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ ب۪يضٌ وَحُمْرٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهَا وَغَرَاب۪يبُ سُودٌ

    Görmez misin, Allah'ın gökyüzünden (nasıl) su indirdiğini (ve toprağı nasıl dirilttiğini)? Böylece Biz onunla, renkleri (ve lezzetleri) değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da (geçitler, tüneller ve hendekler kazdırıp) beyazlı, kırmızılı, renkleri farklı ve (kömür gibi) simsiyah (çeşitli madenlere ulaşan) yollar ve katmanlar (kılmışızdır).

  • 35:28

    وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَٓابِّ وَالْاَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ كَذٰلِكَۜ اِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمٰٓؤُ۬اۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ غَفُورٌ

    İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da renkleri (ve şekilleri) böyle değişik olanlar vardır. (O’nun) Kulları içinde ise, Allah'tan ancak âlim olanlar (yaratılış sırlarını ve sorumluluklarını çok iyi kavrayanlar) “içleri titreyerek hakkıyla ve hürmetle korkup bağlanırlar.” Şüphesiz Allah, Üstün ve Güçlü olandır, Bağışlayandır.

  • 35:29

    اِنَّ الَّذ۪ينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللّٰهِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَۙ

    Gerçekten Allah'ın Kitab'ını (dikkatle) okuyanlar (mana ve mealini anlayıp uygulayanlar), namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık (Hakk ve hayır yolunda ve ihtiyaç giderici oranda) infak yapanlar (var ya, işte bunlar) kesin olarak asla zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. (Bunlar her halde kazançlı çıkacaklardır.)

  • 35:30

    لِيُوَفِّيَهُمْ اُجُورَهُمْ وَيَز۪يدَهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ

    Çünkü (Allah) ecirlerini noksansız olarak öder ve Kendi fazlından onlara (nimetlerini) artırır. Şüphesiz O, Bağışlayandır, teşekkürü kabul eden (ve şükredenleri şerefli kılandır).