-
34:49
قُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُع۪يدُ
De ki: "(Artık) Hakk gelmiştir; Bâtıl ise (bundan böyle) ne (yeni ve gerçekçi bir şey) ortaya çıkarabilir, ne (eski düzeni ve dönemi) geri getirebilir. (Hakkın yegâne kaynağı Kur’an’dır ve İslam hükümran olacaktır.)"
-
34:50
قُلْ اِنْ ضَلَلْتُ فَاِنَّمَٓا اَضِلُّ عَلٰى نَفْس۪يۚ وَاِنِ اهْتَدَيْتُ فَبِمَا يُوح۪ٓي اِلَيَّ رَبّ۪يۜ اِنَّهُ سَم۪يعٌ قَر۪يبٌ
De ki: "Eğer Ben yanılıp şaşıracak olsam, ancak kendi nefsim aleyhine sapmış olurum ve eğer hidayeti bulmuşsam, bu da Rabbimin Bana vahyetmekte olduğu (Kur'an) sayesindedir. Şüphesiz O, (her şeyi) İşitip duyandır, (kullarına) Yakın olandır."
-
34:51
وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ فَزِعُوا فَلَا فَوْتَ وَاُخِذُوا مِنْ مَكَانٍ قَر۪يبٍۙ
(Hakkın bâtıla galip geldiği Mehdiyet ve medeniyet devriminde ve nihayet kıyametin gerçekleştiği günde) Eğer o vakit Sen onların (nasıl) korkuya ve telaşa kapıldıklarını bir görsen (hepsi şaşkın ve perişan olacaklardır). Artık hiçbir kaçış (imkânı) yoktur ve (cehenneme) yakın bir yerden yakalanmış (ve çaresiz bırakılmış)lardır.
-
34:52
وَقَالُٓوا اٰمَنَّا بِه۪ۚ وَاَنّٰى لَهُمُ التَّنَاوُشُ مِنْ مَكَانٍ بَع۪يدٍۚ
(Bu durumda mecburen) "Biz O’na (Allah’a ve Kur’an’ına) iman ettik" derler; ancak onlara böyle uzak bir yerden (ve çok geç kalınmış bir halde hidayete) el uzatmaları (ve iman nimetine kavuşmaları artık) nerede (ve nasıl mümkün olacaktır? Çünkü son pişmanlık faydasızdır.)
-
34:53
وَقَدْ كَفَرُوا بِه۪ مِنْ قَبْلُۚ وَيَقْذِفُونَ بِالْغَيْبِ مِنْ مَكَانٍ بَع۪يدٍ
Oysa daha önce Onu (Kur’an’ı ve Resulüllah’ı) kesinlikle inkâr ediyorlardı; ve onlar uzak bir yerden (asılsız ihtimallerle tahmin yürütüyor) gayba (görünmeyen karanlıklara taş) atıp duruyorlardı (ve İslam’a dil uzatıyorlardı).
-
34:54
وَح۪يلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِاَشْيَاعِهِمْ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا ف۪ي شَكٍّ مُر۪يبٍ
(Şimdi) Artık kendileriyle aşırı arzuladıkları (huzurlu ve sonsuz bir hayata ulaşmak gibi) şeyler arasına bir perde-engel çekilmiştir; daha önce benzerlerine yapıldığı gibi (reddedilip cehenneme sürüklenmişlerdir.) Çünkü onlar, (inkârcılar ve münafıklar, dünyada) kuşku verici bir tereddüt içinde bulunup bocalıyorlardı. (Görünüşte inanıyor, gerçekte Hakkın hâkimiyetine ve ahirete şüphe ile bakıyorlardı.)
-
Fâtır Suresi
-
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
-
35:1
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ جَاعِلِ الْمَلٰٓئِكَةِ رُسُلًا اُو۬ل۪ٓي اَجْنِحَةٍ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۜ يَز۪يدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَٓاءُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Hamd, gökleri ve yeri yaratan; ikişer, üçer ve dörder kanatlı (çok güçlü ve hızlı) melekleri elçiler kılan Allah içindir. O, yaratışta dilediğini arttırır. (Allah her mahlûkuna ayrı bir özellik ve güzellik katmıştır.) Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.
-
35:2
مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَاۚ وَمَا يُمْسِكْۙ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Allah, insanlar için rahmetinden her neyi (hangi nimet, fazilet ve başarı kapısını) açacak olsa, artık onu kısıp-tutacak (ve Rabbin takdirine engel olacak) yoktur; her neyi de kısıp tutarsa (her kime bir devlet ve nimet kapısını takdir buyurmamışsa), artık onu O’ndan salacak (ve zorla alacak) da yoktur. O, Üstün ve Güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.
-
35:3
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْۜ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللّٰهِ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۘ فَاَنّٰى تُؤْفَكُونَ
Ey insanlar, Allah'ın üzerinizdeki (sayısız) nimetini (sürekli) hatırlayıp (şükrünüzü yapın). Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah'ın dışında bir başka yaratıcı mı var? Kesinlikle O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl olur da (Hakk’tan ve hayırdan) çevriliyorsunuz? (Bu ne derin bir gaflettir!)