408. Sayfa

21. Cüz

  • 30:42

    قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلُۜ كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُشْرِك۪ينَ

    De ki: (Tarihi kalıntıları ve zalimlerin sonlarını görmek ve ibret almak üzere) “Yeryüzünde (seyahat ederek) gezip dolaşın da, daha önce (nankörlük ve hıyanet edenlerin) akıbetlerinin nasıl olduğuna (ibretle) bir bakın! Ki onların çoğu (yegâne kudret ve nimet sahibi olarak Allah'tan başkalarına meyleden) müşrikler (Allah’ın Zatında, İcraatında, Şeriatında ve Takdiratında O’na ortak koşan kimseler)di.”

  • 30:43

    فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ الْقَيِّمِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللّٰهِ يَوْمَئِذٍ يَصَّدَّعُونَ

    (Ey Resulüm!) Öyleyse Sen (ve ümmetin), Allah'tan (bir takdir olarak) geri çevrilmesi mümkün olmayan gün (ölüm ve kıyamet) gelmeden önce, yüzünü dimdik ve dosdoğru ayakta duran (Hakk) Dine çevir. (Ve İslam’da sebat et ki, zaten) O gün (ahirette, kâfirler mü’minlerden) ayrılıp bölünecekler (ve layık oldukları cehenneme gireceklerdir).

  • 30:44

    مَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُۚ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِاَنْفُسِهِمْ يَمْهَدُونَۙ

    (Artık) Kim inkâr ederse, onun inkârı kendi aleyhinedir; kim (de iman ederek) salih bir amelde bulunursa, artık onlar da kendi menfaatlerine olarak (cennetteki yerlerini döşeyip) hazırlayıvermektedirler.

  • 30:45

    لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ

    (Bu, Allah'ın) Kendi fazlından iman edip salih amellerde bulunanları ödüllendirmesi içindir. Kesinlikle O, kâfirleri (ve nankörleri asla) sevmez (sevmeyecektir).

  • 30:46

    وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ وَلِيُذ۪يقَكُمْ مِنْ رَحْمَتِه۪ وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِاَمْرِه۪ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

    Size Kendi rahmetinden (nimet ve faziletler) tattırıvermesi, emriyle (okyanusta ve uzayda) gemileri yürütmesi ve O'nun fazlından (rızkınızı) arayıp elde etmeniz ile; umulur ki şükretmeniz için rüzgârları müjde vericiler olarak göndermesi, (hepsi) O'nun ayetlerindendir.

  • 30:47

    وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ رُسُلًا اِلٰى قَوْمِهِمْ فَجَٓاؤُ۫هُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَانْتَقَمْنَا مِنَ الَّذ۪ينَ اَجْرَمُواۜ وَكَانَ حَقًّا عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِن۪ينَ

    Andolsun, Biz Senden önce birçok peygamberi kendi kavimlerine gönderdik de, onlara apaçık belgeler getirdiler (ama onlar buna rağmen inkâr edip azgınlaştılar); böylece Biz de suçlu günahkârlardan intikam aldık. İman edenlere yardım etmek (ve zafere eriştirmek) ise, Bizim üzerimize Hakk olmuş (bir va’ad)tır. (Mücahit ve müstakim mü’minlere nusret ve galibiyet vermek, Allah’ın izzet ve inayetinin şanıdır.)

  • 30:48

    اَللّٰهُ الَّذ۪ي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ فَتُث۪يرُ سَحَابًا فَيَبْسُطُهُ فِي السَّمَٓاءِ كَيْفَ يَشَٓاءُ وَيَجْعَلُهُ كِسَفًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِه۪ۚ فَاِذَٓا اَصَابَ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ٓ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ

    Allah O’dur ki; rüzgârları gönderir, böylece bunlar bulutu sürükleyip kaldırır da, onu nasıl dilerse gökte öyle yayıp-dağıtır (böylece su buharlarını toplatıp taşıtır) ve onu parça parça yapıp (istediği yörelere aktarır); nihayet bulutların arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün. Sonunda (rahmetini) Kendi kullarından dilediğine verince, o vakit (daha önce ümitsizliğe kapılanlar) hemen sevinmeye ve birbirlerine müjde vermeye (başlamışlardır.)

  • 30:49

    وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ مِنْ قَبْلِه۪ لَمُبْلِس۪ينَ

    Oysa onlar, bundan önce (yağmurun) üzerlerine inmesinden evvel umutlarını kesmiş durumdalardı.

  • 30:50

    فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِ الْمَوْتٰىۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

    Şimdi Allah'ın rahmet (ve kudret) eserlerine (her kıştan sonra baharda milyarlarca bitkiyi yeniden yeşertmesine bir) bak ki; ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltip uyandırmakta (ve her yıl mahşeri yaşatmakta)dır? Şüphesiz O, ölüleri de gerçekten (aynen böyle) diriltecek (ve hesap için huzuruna toplayacaktır). O, her şeye güç yetiren (Kâdir-i Mutlak’tır).