407. Sayfa

21. Cüz

  • 30:33

    وَاِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ دَعَوْا رَبَّهُمْ مُن۪يب۪ينَ اِلَيْهِ ثُمَّ اِذَٓا اَذَاقَهُمْ مِنْهُ رَحْمَةً اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ

    İnsanlara bir zarar ve sıkıntı dokunduğu zaman, “gönülden samimi bağlılar” olarak, Rablerine dua edip (yalvarmaktadırlar); sonra (Allah) Kendinden onlara bir rahmet (nimet ve rahatlık) tattırınca (bakarsın ki) onlardan bir fırka hemen (yine sapıtıp) Rablerine şirk koşmaktadırlar.

  • 30:34

    لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ فَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ

    Kendilerine (nimet olarak) verdiklerimize nankörlük etsinler diye (bozuk fıtratlarının ve şeytani tabiatlarının gereği böyle yaparlar). Öyleyse (ey kâfirler ve nankörler, şimdilik biraz daha) yararlanıp, zevkü sefa içinde yaşayın (bakalım), artık yakında (gerçeği ve başınıza geleceği) bilecek (ve anlayacaksınız!)

  • 30:35

    اَمْ اَنْزَلْنَا عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُوا بِه۪ يُشْرِكُونَ

    Yoksa Biz, onlara bir sultan (çok kuvvetli ve etkili bir fail veya ispatlı bir delil) indirdik de, o mu O'na (Allah’a) ortak koşmalarını söyleyip (kendilerini saptırmaktadır; bunlar kime güvenip dayanmaktadır)?

  • 30:36

    وَاِذَٓا اَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَاۜ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ اِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ

    Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız (bir nimet ve fazilete ulaştırdığımız) zaman, onunla sevinip ferahlanırlar; şayet kendi ellerinin takdim ettiği (günahlar) dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde ise, hemen (hepsi) umutsuzluğa kapılmaktadırlar.

  • 30:37

    اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

    (Oysa) Görmüyorlar mı ki, Allah dilediğine rızkı yayıp-genişletir ve (istediğine de rızkını) kısıp daraltır. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için gerçekten ayetler (ibret alınacak dersler) vardır.

  • 30:38

    فَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ يُر۪يدُونَ وَجْهَ اللّٰهِۘ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

    (Ey Nebim!) Öyleyse yakınlara (muhtaç akrabaya ve mağdur arkadaşlara) hakkını ver, yoksula da, yolcuya da (zekât ve infak payını ayır). Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyenler için bu daha hayırlıdır ve felaha (gerçek kurtuluşa) erenler onlardır.

  • 30:39

    وَمَٓا اٰتَيْتُمْ مِنْ رِبًا لِيَرْبُوَ۬ا ف۪ٓي اَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُوا عِنْدَ اللّٰهِۚ وَمَٓا اٰتَيْتُمْ مِنْ زَكٰوةٍ تُر۪يدُونَ وَجْهَ اللّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَ

    İnsanların mallarında artış olsun diye (banka şubelerinden ve tefecilerden kredi alıp) verdiğiniz faiz Allah katında artmaz (ve hiçbir hayrı ve bereketi olmaz). Ama Allah’ın rızasını dileyerek (ve toplumun-devletin çıkarını gözeterek, faizsiz düzenle helâlinden kazanılan maldan) verdiğiniz zekâta gelince, (işte bunu yapanlar gelirlerini) kat kat artıranlardır. (Böylece; zekât vergi sisteminde mal ve üretim artacak ve ülke kalkınacaktır. Faizci düzende ise, kısa vadeli bir rahatlama sanılsa da, sonunda ekonomik ve sosyal hayat tıkanacaktır.)

  • 30:40

    اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ هَلْ مِنْ شُرَكَٓائِكُمْ مَنْ يَفْعَلُ مِنْ ذٰلِكُمْ مِنْ شَيْءٍۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ۟

    (O) Allah (ki); sizi yaratıp (yoktan var etmekte), sonra size rızık verip (hayat sürdürmekte), sonra sizi öldürmekte, daha sonra sizi (ahiret hesabı ve hayatı için) diriltmektedir. (O şirk koştuğunuz veya şefaatçi olup sizi kurtaracağını savunduğunuz) Ortaklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? O (Allah), şirk koştuklarından münezzeh ve Yüce olandır (Sübhan’dır).

  • 30:41

    ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ لِيُذ۪يقَهُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

    İnsanların kendi ellerinin kazandığı (tahribat ve talanlarının yol açmasıyla, doğal ve sosyal yapıyı bozmaları) dolayısıyla, karada ve denizde (nice) fesat (bozulma) ortaya çıktı (çıkacaktır). Umulur ki, (fesatlık ve fırsatçılık yapıp doğayı tahribattan) dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını (felaket ve musibet olarak) kendilerine tattırmaktadır. [Not: Bu yüzden deprem ve sel gibi çeşitli afetler ve felaketler yaşanmaktadır. Faiz ve rant ekonomisi de emek ve üretime dayalı doğal ve doğru iktisadi hayatı temelinden bozmakta ve hayatı yozlaştırmaktadır.]