404. Sayfa

21. Cüz

  • 30:6

    وَعْدَ اللّٰهِۜ لَا يُخْلِفُ اللّٰهُ وَعْدَهُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

    Bu Allah’ın va’adidir. Allah, va’adinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu (gerçeği) bilmeyen (cahillerdir).

  • 30:7

    يَعْلَمُونَ ظَاهِرًا مِنَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَهُمْ عَنِ الْاٰخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ

    Onlar dünya hayatının sadece dış (görünüşü)nü bilirler (maddenin gerçeğinden ve içyüzünden habersizdirler). Ahiretten ise onlar (daha da) gafildirler. [Not: Dünya’nın, Kâinat’ın ve tüm varlıkların; ●Cenab-ı Hakkın “Nur”unun farklı yoğunluktaki enerji dalgaları, ●Esma ve sıfatlarının tezahür ve tecelli yansımaları ●Ve her an İlahi sanat ve kudretle yaratılan görüntü boyutları olduğu gerçeğine dikkat çekilmektedir.]

  • 30:8

    اَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ۠ مَا خَلَقَ اللّٰهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّىۜ وَاِنَّ كَث۪يرًا مِنَ النَّاسِ بِلِقَٓائِ۬ رَبِّهِمْ لَكَافِرُونَ

    Onlar kendi nefislerinin yapısını, (bedenlerinin, beyinlerinin ve tüm vücut sistemlerinin nasıl harika şekilde ayarlanıp ortaya çıktığını), Allah’ın gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları; ancak (kudret, rahmet ve hikmetini tanıtmak üzere) Hakk olarak ve belli bir süre için yarattığını hiç düşünmezler mi? İnsanların birçoğu, Rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr etmektedirler.

  • 30:9

    اَوَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَانُٓوا اَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَاَثَارُوا الْاَرْضَ وَعَمَرُوهَٓا اَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِۜ فَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَۜ

    (Ekonomik, askeri ve siyasi gücü zulüm aracı olarak kullananlar) Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Ki böylece kendilerinden önceki (zalim ve kâfir kavim)lerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler! (Oysa) Onlar, güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler, arz’ı-toprağı alt-üst etmişler (ekip biçmişler, madenler ve sular arayıp çıkarıvermişler) ve onu (yeryüzünü), kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. (Geçmiş kavimlerin) Elçileri de, onlara açık delillerle gelmişti (ama onlar inkâra ve isyana yönelmişlerdi). Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

  • 30:10

    ثُمَّ كَانَ عَاقِبَةَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُا السُّٓوآٰى اَنْ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟

    Sonra kötülük yapanların (fenalık ve fesatlıkla uğraşanların) uğradıkları akıbet, Allah'ın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinip şımarmış olmaları dolayısıyla çok kötü (ve ürkütücü) oldu (ve olacaktır).

  • 30:11

    اَللّٰهُ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

    Allah, (mahlûkatı) yaratmayı (hiç yoktan) başlatır, sonra da onu iade edip tekrarlar (yani her şeyi ve herkesi sürekli yaratır), sonra da siz (öldürülüp) O'na döndürülürsünüz (çünkü hepinizden hesap sorulacaktır).

  • 30:12

    وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُبْلِسُ الْمُجْرِمُونَ

    Kıyamet-saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkârlar umutsuzca yıkılıp (şaşkınlık ve perişanlık içinde kalacaklardır).

  • 30:13

    وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ مِنْ شُرَكَٓائِهِمْ شُفَعٰٓؤُ۬ا وَكَانُوا بِشُرَكَٓائِهِمْ كَافِر۪ينَ

    (Ahirette, müşriklere ve münafık kimselere Allah'a eş koştukları) Ortaklarından (hiçbiri) kendilerine şefaatçi olamayacaktır; (zaten) onlar, (kendilerine tâbi olanları) ortaklarını inkâr edip tanımayacaklardır.

  • 30:14

    وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَتَفَرَّقُونَ

    Kıyamet-saatinin kopacağı gün, (mü'minlerle kâfirler birbirlerinden) ayrılacaklardır.

  • 30:15

    فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَهُمْ ف۪ي رَوْضَةٍ يُحْبَرُونَ

    Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar 'bir cennet bahçesinde' 'sevinç içinde ağırlanıp (sonsuz mutluluğa kavuşacaklardır.)'