-
33:16
قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ اِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ اَوِ الْقَتْلِ وَاِذًا لَا تُمَتَّعُونَ اِلَّا قَل۪يلًا
(Ey Resulüm, cihaddan kaytaranlara) De ki: "Eğer ölümden veya katledilmekten (korkup) kaçıyorsanız, (bu) kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; (yanlış bir zanla) böyle olsa bile, (o takdirde yine) pek az (bir zaman) dışında (dünyada sürekli) metalanıp-yararlandırılmazsınız (ölümden asla kurtulamazsınız.)"
-
33:17
قُلْ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَ بِكُمْ سُٓوءًا اَوْ اَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةًۜ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِيًّا وَلَا نَص۪يرًا
De ki: "Eğer size bir kötülük isteyecek olsa, sizi Allah'tan koruyacak; veya size bir rahmet dileyecek olsa (buna da engel olacak) kimdir?" Onlar, kendileri için Allah'ın dışında ne bir veli (sahip çıkıcı), ne bir yardımcı bulamayacaklardır.
-
33:18
قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلًاۙ
Gerçekten Allah, içinizden (mü’minleri cihaddan ve din yolunda fedakârlıktan) alıkoyan (münafık)ları ve (şeytani bir maksatla) kendi ihvanına (ve yâranlarına: ‘Hakk’tan ayrılarak) bize gelip (katılın ve sıkıntıları sırtınızdan atın)' diyen (inkârcıları) bilip durmaktadır. (O münafıklar var ya) Bunların, pek azı dışında (onlar şiddetli ve tehlikeli mücadele sıkıntılarına ve) savaş şartlarına zaten gelemiyorlardı. (Münafıklardan; cihadın zorluğuna dayanan, rahatının ve menfaatinin bozulmasına katlanan pek çıkmayacaktır.)
-
33:19
اَشِحَّةً عَلَيْكُمْۚ فَاِذَا جَٓاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذ۪ي يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۚ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرًا
(Münafık ve marazlı kimseler cihad hizmetine geldiklerinde de) Size karşı 'cimri ve bencildirler (ucuz kahramanlığı ve nefsi çıkarlarını gözetirler).' Şayet (rahatlarının ve hayatlarının tehlikeye gireceği) korkusu gelip (onları kuşatsa), o zaman ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri (şaşkınlık ve pişmanlıkla) dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. (Bu kuşku ve) Korku gidince (tehlike geçince), hayra karşı (ganimet-mal-makam hırsıyla) oldukça düşkünlük göstererek; sizi sert ve keskin dilleriyle (eleştirip inciterek ağır sözler) söyleyeceklerdir. İşte onlar (hakiki) iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını (göstermelik hayırlarını ve sinsi planlarını) boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır.
-
33:20
يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُواۚ وَاِنْ يَأْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْاَعْرَابِ يَسْـَٔلُونَ عَنْ اَنْبَٓائِكُمْۜ وَلَوْ كَانُوا ف۪يكُمْ مَا قَاتَلُٓوا اِلَّا قَل۪يلًا۟
Onlar (münafıklar, korkaklıklarından dolayı düşman) birliklerinin hâlâ gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (düşman) birlikler (dönüp üzerinize geri) gelecek olsalar, (bunlar) çölde Bedevi-Araplar arasında bulunup sizin (felaket ve hezimet) haberlerinizi (onlardan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Velev ki içinizde olsalardı (bile), ancak pek az (ve gönülsüz) savaşırlardı. (Hemen kaçıp kaytarırlardı.)
-
33:21
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يرًاۜ
Andolsun sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredip (Rabbine bağlananlar ve Kur’ani gerçekleri ananlar) için Allah’ın Resulü’nde (her konuda uyulacak) en güzel (ve mükemmel) bir örnek vardır. (Demek ki; huzur ve şuurla yapılan devamlı zikir ve fikir sohbeti, insanı örnek alınacak bir tevekkül ve teslimiyet olgunluğuna ulaştıracaktır. Ve Hz. Peygamber, kıyamete kadar her konuda en güzel ve en mükemmel örnek konumundadır.)
-
33:22
وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَۙ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُۘ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّٓا ا۪يمَانًا وَتَسْل۪يمًاۜ
(Sadık ve sağlam) Mü’minler ise (düşman) birliklerini gördükleri zaman (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu, Allah'ın ve Resulü’nün bize va’ad ettiği (ve haber verdiği) şeydir (zalim ve güçlü saldırganları yenmek için bize manevi yardım edilecektir); Allah ve Resulü doğru söylemiştir." Ve (bu tehdit ve tehlikeler) sadece onların imanlarını ve teslimiyetlerini artırmaktan (başka sonuç doğurmayacaktır).