-
33:7
وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّ۪نَ م۪يثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۖ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقًا غَل۪يظًاۙ
Hani o vakit Biz peygamberlerden (tebliğ görevini yapmak üzere misak ahitlerini) kesin sözlerini almıştık; (ki özellikle) Senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan; (evet) Biz onların (hepsinden) sapasağlam bir söz almıştık.
-
33:8
لِيَسْـَٔلَ الصَّادِق۪ينَ عَنْ صِدْقِهِمْۚ وَاَعَدَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَابًا اَل۪يمًا۟
(Allah) Doğru olanlara, (bu) doğruluk (ve bağlılık)larını(n niyetini ve neticesini) sorması (ve onurlandırması) için (böyle davranmaktadır). Kâfirlere ise (Allah) acı bir azap hazırlamıştır.
-
33:9
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَٓاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحًا وَجُنُودًا لَمْ تَرَوْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرًاۚ
Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki (her türlü) nimetini hatırlayın. Hani o zaman (Hendek savunmasında) size (hücum eden müşrik) ordular (hırsla ve hınçla üzerinize saldırıp) gelmişti; Biz de onların üzerine (kahredici) bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz (manevi) ordular göndermiş (ve böylece onların belasını defetmiş)tik. Allah, yaptıklarınızı Görendir (ve mü’min kullarına sahip çıkandır).
-
33:10
اِذْ جَٓاؤُ۫كُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا
(Hatırlayın ki) O vakit onlar, (kâfir düşmanlar) size hem üst kısmınızdan hem alt tarafınızdan gelmiş (ve hücuma geçmişlerdi de korkudan) gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve (hatta) siz Allah hakkında (birtakım olumsuz) zanlarda bulunmaya (başlamıştınız).
-
33:11
هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَد۪يدًا
İşte orada, iman edenler sınanmış ve şiddetli bir sıkıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.
-
33:12
وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اِلَّا غُرُورًا
O sırada münafıklar ve kalbinde maraz olanlar: “Allah ve Resulü bizi aldatmaktan başka bir şey va’ad etmiyor (boş ve imkânsız zafer ve ganimet müjdeleriyle oyalıyorlar)” diyerek (fesatlık yapmış ve kafaları karıştırmışlardı).
-
33:13
وَاِذْ قَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ يَٓا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُواۚ وَيَسْتَأْذِنُ فَر۪يقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍۜ اِنْ يُر۪يدُونَ اِلَّا فِرَارًا
Onlar (münafıklar)dan bir grup da demişti ki: "Ey Yesrib (Medine) halkı! Artık burası (Hendek Savaşının sıkıntılı ortamı) sizin için durulacak yer değil, haydi (hemen ayrılıp evlerinize) dönün!” (Yahut: “Artık bu dinde durmanız doğru değil, bırakın ve ayrılın" diye kışkırtmışlardı. Bunun üzerine) Onlardan (kalbi kaymış) bir grup da: "Evlerimiz (sağlam ve korunaklı değil) açıktır (ve sahipsiz kalmıştır)” diyerek Peygamberden izin almak (için bahaneler uyduruyorlardı). Oysa onların evleri açık (ve korumasız) değildi, sadece kaçmak istiyorlardı.
-
33:14
وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ اَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَاٰتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَٓا اِلَّا يَس۪يرًا
Eğer onlara (şehrin her) yanından (düşmanlarca) girilip saldırılsaydı, sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları ve Hakk’tan kopup ayrılmaları) istenmiş olsaydı; hiç şüphesiz buna hemen yanaşacak, bu konuda pek az duraklayacaklar ve onu yapacaklardı.
-
33:15
وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْاَدْبَارَۜ وَكَانَ عَهْدُ اللّٰهِ مَسْؤُ۫لًا
(Halbuki) Andolsun, daha önce "arkalarını dönüp kaçmayacaklarına (ve İslam davasından kaytarmayacaklarına)" dair Allah'a söz vermişlerdi; Allah'a verilen söz (ahit) ise, (ağır bir) sorumluluktur. (Ahdine vefa etmeyenler belasını bulacaktır.)