415. Sayfa

21. Cüz

  • 32:12

    وَلَوْ تَرٰٓى اِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُوا رُؤُ۫سِهِمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ رَبَّنَٓا اَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا اِنَّا مُوقِنُونَ

    Şayet (o mücrim kulları) suçlu-günahkârları, (ahirette) Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: “Rabbimiz (dünyada inkâr ettiğimiz her hakikati artık bizzat) gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir ki (İslam’a ve insanlığa uygun işlerde ve) salih amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız” (diye yalvaracakları) zaman bir görsen, (onlar nasıl da pişman ve perişan bir durumdalardır.)

  • 32:13

    وَلَوْ شِئْنَا لَاٰتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدٰيهَا وَلٰكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنّ۪ي لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ

    Eğer Biz dilemiş olsaydık, (elbette herkese) her bir nefse kendi hidayetini verirdik. (Ancak imtihan için insanları Hakk ile Bâtıl arasında serbest bıraktık.) Fakat Benden çıkan şu söz gerçekleşecektir: “Andolsun, cehennemi cinnlerden ve insanlardan (inkâr edenlerle ve zalimlerle) tamamıyla dolduracağım.”

  • 32:14

    فَذُوقُوا بِمَا نَس۪يتُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۚ اِنَّا نَس۪ينَاكُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

    “Öyleyse bu (azap) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza (küfür ve kötülüklere dalmanıza) karşılık (şimdi) azabı tadın (bakalım)! Biz de şimdi gerçekten sizi (nimet ve rahmetimden mahrum etmekle) unuttuk; (unutacağız ve cehennemde kendi halinize bırakacağız,) yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın!” (buyrulacaktır.)

  • ساجد

    Secde

  • 32:15

    اِنَّمَا يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ

    Bizim ayetlerimize ancak; kendilerine (Hakk) hatırlatıldığı zaman hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edip duranlar ve (Allah’a karşı) büyüklük taslamayan (müstekbir olmayan)lar iman edip (felaha ve mutluluğa ulaşacaklar.)

  • 32:16

    تَتَجَافٰى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًاۘ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

    Onların (sadık Müslümanların) yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua edip (yaklaşırlar) ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edip (ahirete hazırlanırlar).

  • 32:17

    فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَٓا اُخْفِيَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ اَعْيُنٍۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

    Artık (iman ve itaat ehli) hiçbir kimse, yaptıklarına karşılık olmak üzere kendileri için gözler aydınlığı (ve mutluluk kaynağı) olacak nelerin (hangi sayısız nimetlerin) saklandığını (şimdiden ve görmeden) bilemez. (Ancak cennette karşılaşacaktır.)

  • 32:18

    اَفَمَنْ كَانَ مُؤْمِنًا كَمَنْ كَانَ فَاسِقًاۜ لَا يَسْتَوُ۫نَ

    Öyleyse, mü’min olan kimse hiç fasık olan (imansız ve ahlâksız) gibi olur mu? Bunlar (asla denk ve) eşit tutulmazlar. (Mü’minlerle, küfür ve kötülük ehlinin farkı ahirette ortaya çıkacaktır.)

  • 32:19

    اَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوٰىۘ نُزُلًا بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

    İman eden ve salih amellerde bulunan kimselere gelince, artık onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere (hazırlanan, sonsuz ve kusursuz) bir ağırlanma konağı olarak ME’VA (mutlu ve kutlu barınma) cennetleri vardır.

  • 32:20

    وَاَمَّا الَّذ۪ينَ فَسَقُوا فَمَأْوٰيهُمُ النَّارُۜ كُلَّمَٓا اَرَادُٓوا اَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَٓا اُع۪يدُوا ف۪يهَا وَق۪يلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَ

    Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateş (olacaktır). Oradan her çıkmak istediklerinde hemen geri çevrilecekler ve onlara: "Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın!" denilecek (ve kahra uğrayacaklardır).