387. Sayfa

20. Cüz

  • 28:22

    وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَٓاءَ مَدْيَنَ قَالَ عَسٰى رَبّ۪ٓي اَنْ يَهْدِيَن۪ي سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ

    Bunun üzerine (Hz. Musa mecburen kaçıp) Medyen'e (Sina Çölü’ne ve Tûr Dağı çevresine) ulaşmak üzere, yüzünü (o tarafa) çevirip (yürümeye başlayınca) da: “Umarım Rabbim, beni düzgün bir yola (ve uygun bir yurda) yöneltip iletir (Hidayet verip Nübüvvet için eğitir)” diye (temenni etmişti).

  • 28:23

    وَلَمَّا وَرَدَ مَٓاءَ مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ اُمَّةً مِنَ النَّاسِ يَسْقُونَۘ وَوَجَدَ مِنْ دُونِهِمُ امْرَاَتَيْنِ تَذُودَانِۚ قَالَ مَا خَطْبُكُمَاۜ قَالَتَا لَا نَسْق۪ي حَتّٰى يُصْدِرَ الرِّعَٓاءُ وَاَبُونَا شَيْخٌ كَب۪يرٌ

    Nihayet (Tûr Dağı’ndaki) Medyen suyuna (kuyusuna) vardığı zaman, su almakta olan bir insan topluluğu bulup (garip bir olaya rastlamıştı.) Onların gerisinde de (hayvanları su başına) götürmekten çekinen iki kadın bulunmaktaydı. “Bu durumunuz (ve sorununuz) nedir, (niye bekleyip duruyorsunuz)?” diye (sorunca) kadınlar: “Çobanlar sürülerini sulamadıkça, biz sürülerimizi sulayamayız; (bize saygı duyup sıraya almazlar, çünkü) babamız, yaşı ilerlemiş bir ihtiyardır (diye bizi hesaba katmazlar)” demişlerdi.

  • 28:24

    فَسَقٰى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلّٰٓى اِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَق۪يرٌ

    Bunun üzerine (Musa) hemen (müdahale edip) onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek: “Rabbim, doğrusu bana indireceğin-göndereceğin her hayra muhtacım, (burada garip ve sahipsiz durumdayım)” diye (dua etti.)

  • 28:25

    فَجَٓاءَتْهُ اِحْدٰيهُمَا تَمْش۪ي عَلَى اسْتِحْيَٓاءٍۘ قَالَتْ اِنَّ اَب۪ي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ اَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَاۜ فَلَمَّا جَٓاءَهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَۙ قَالَ لَا تَخَفْ۠ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ

    Ardından çok geçmeden, o iki (kadın)dan biri, hayâlı bir tavırla (ve utangaç bir tarzda) yürüyerek ona geldi. (Hz. Musa’ya:) “Babam, bizim için (sürüleri) sulamana karşılık, sana ücret vermek üzere seni davet etmektedir” dedi. Vaktâki (Hz. Musa) ona (Hz. Şuayb’ın yanına) gelip de olup bitenleri anlatınca o (Hz. Şuayb, Musa’ya dönüp: “Artık) korkma, (Mısır’daki) zalimler topluluğundan kurtulmuş vaziyettesin” dedi.

  • 28:26

    قَالَتْ اِحْدٰيهُمَا يَٓا اَبَتِ اسْتَأْجِرْهُۘ اِنَّ خَيْرَ مَنِ اسْتَأْجَرْتَ الْقَوِيُّ الْاَم۪ينُ

    (Kızlarından) İkisinden biri: “Babacığım onu ücretli olarak tut. Çünkü gerçekten ücretle tutulacakların en iyisi ise, elbette böyle güçlü kuvvetli ve güvenilir (olan) kişidir” diye (hatırlatıverdi).

  • 28:27

    قَالَ اِنّ۪ٓي اُر۪يدُ اَنْ اُنْكِحَكَ اِحْدَى ابْنَتَيَّ هَاتَيْنِ عَلٰٓى اَنْ تَأْجُرَن۪ي ثَمَانِيَ حِجَجٍۚ فَاِنْ اَتْمَمْتَ عَشْرًا فَمِنْ عِنْدِكَۚ وَمَٓا اُر۪يدُ اَنْ اَشُقَّ عَلَيْكَۜ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ

    (Hz. Şuayb, Hz. Musa’ya) Dedi ki: "Doğrusu ben, sekiz yıl bana ücretli işçilik yapıp hizmet etmene karşılık olmak üzere, şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum; şayet (bu süreyi) on (yıl)a tamamlayacak olursan, artık o da senden (bir ikram olacaktır. Ama iyi düşün.) Ben sana zorluk çıkarmak (ve kızımı almana mecbur bırakmak) istemem; beni de inşaallah salih olanlardan (ve sözünü tutanlardan) bulacaksın."

  • 28:28

    قَالَ ذٰلِكَ بَيْن۪ي وَبَيْنَكَۜ اَيَّمَا الْاَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَانَ عَلَيَّۜ وَاللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ وَك۪يلٌ۟

    (Hz. Musa) Dedi ki: "(Kabul ediyorum.) Bu, benimle senin aranda olan (bir antlaşma)dır. Bu durumda iki süreden hangisini yerine getirirsem, artık bana karşı (inşaallah) bir haksızlık söz konusu olamayacaktır. Allah söylediklerimize Vekîl’dir (süremiz başlamıştır)." [Not: Bu kıssa, işçi-işveren münasebetleriyle ilgili prensipleri barındırmaktadır.]