-
27:77
وَاِنَّهُ لَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَ
Doğrusu bu (Kur’an) mü’minlere rahmet ve hidayet (rehberi)dir.
-
27:78
اِنَّ رَبَّكَ يَقْض۪ي بَيْنَهُمْ بِحُكْمِه۪ۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْعَل۪يمُۚ
Şüphesiz Senin Rabbin, onların arasında Kendi hükmünü verecektir (ve kararı adildir). O, Güçlü ve Üstün olandır, (her şeyi hakkıyla) Bilendir (ve ona göre değerlendirendir).
-
27:79
فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّكَ عَلَى الْحَقِّ الْمُب۪ينِ
(Öyle ise) Sen, artık (sadece) Allah'a tevekkül et; çünkü gerçekten Sen apaçık olan Hakk (gerçek iman ve ahlâk) üzerindesin.
-
27:80
اِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتٰى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَٓاءَ اِذَا وَلَّوْا مُدْبِر۪ينَ
Şüphesiz Sen, ölülere (söz) dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara (ve Kur’an’a karşı sığır gibi davrananlara) da (yaptığın) çağrıyı işittiremezsin.
-
27:81
وَمَٓا اَنْتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْۜ اِنْ تُسْمِعُ اِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ
Ve Sen (kalpleri) körleri de düştükleri sapkınlıktan çekip hidayete erdirici değilsin; Sen ancak, ayetlerimize iman edenlere (söz) dinletebilirsin, işte (asıl) Müslüman olanlar da bu kimselerdir.
-
27:82
وَاِذَا وَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ اَخْرَجْنَا لَهُمْ دَٓابَّةً مِنَ الْاَرْضِ تُكَلِّمُهُمْۙ اَنَّ النَّاسَ كَانُوا بِاٰيَاتِنَا لَا يُوقِنُونَ۟
O (va’ad edilen) sözün vuku bulacağı (aynen) başlarına gelip (sabit olacağı ve gerçekleşip yaşanacağı) zaman, (yani kıyamet öncesinde;) onlar için yerden bir canlı (dabbe) çıkarırız. O da insanlara, Bizim ayetlerimize (ve hikmetlerimize) yakinen inanmadıklarını (ve kalben mutmain olup kavrayamadıklarını) konuşup söyleyecektir.
-
27:83
وَيَوْمَ نَحْشُرُ مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ فَوْجًا مِمَّنْ يُكَذِّبُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ يُوزَعُونَ
Ve (ahirette) her ümmetten ayetlerimizi yalanlayan kimseleri bölük bölük toplayacağımız gün, artık onlar (tutuklanıp hesap ve azap yerine) sevk edileceklerdir.
-
27:84
حَتّٰٓى اِذَا جَٓاؤُ۫ قَالَ اَكَذَّبْتُمْ بِاٰيَات۪ي وَلَمْ تُح۪يطُوا بِهَا عِلْمًا اَمَّاذَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Nihayet (Huzur-u İlahi’ye) geldikleri zaman (Allah onlara): “Siz Benim ayetlerimi, bilgi bakımından (nelerle uyarıldığınızı düşünüp araştırmadığınız ve) kavramadığınız halde (hikmet ve hakikatini anlamaya çalışmadığınız ve Kur’an üzerinde yoğunlaşmadığınız için) yalanladınız (değil) mi? Yahut (siz söyleyin), o sizin yapmaya çalıştığınız neydi?” diye (sual edecektir).
-
27:85
وَوَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ بِمَا ظَلَمُوا فَهُمْ لَا يَنْطِقُونَ
(Böylece küfre düşmelerine ve) Zulmetmelerine karşılık (hak ettikleri azap ve aşağılanmayla ilgili Kur’an’da haber verilen) söz, kendi aleyhlerine (olmak üzere başlarına) gelmiş bulunmaktadır. (Bütün kötü niyetleri ve çirkin amelleri ortaya çıktığından) Artık (yalan) konuşamayacak (ve kendilerini savunamayacak)lardır.
-
27:86
اَلَمْ يَرَوْا اَنَّا جَعَلْنَا الَّيْلَ لِيَسْكُنُوا ف۪يهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًاۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
(İbretle ve dikkatle bakıp) Görmediler mi, Biz geceyi onda dinlenip sükûnete ermeleri için; gündüzü ise aydınlık(ta rahat iş görsünler) diye yarattık. (Dünya’yı ve Güneş’i buna göre ayarladık.) Şüphesiz, iman eden bir kavim için bunda (nice ibretler ve) ayetler vardır.
-
27:87
وَيَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اللّٰهُۜ وَكُلٌّ اَتَوْهُ دَاخِر۪ينَ
Sur'a üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği kimseler dışında, göklerde ve yerde olan herkes artık müthiş bir korkuya kapılmıştır ve her biri “boyun bükmüş” olarak O'na gelip (hesap vermek için huzuruna toplanmışlardır).
-
27:88
وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِۜ صُنْعَ اللّٰهِ الَّذ۪ٓي اَتْقَنَ كُلَّ شَيْءٍۜ اِنَّهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَفْعَلُونَ
Sen (yeryüzündeki) dağları görürsün de, onları donmuş (yerinde sabit durur) sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi yürümektedir ve hareket halindedir. (Süratle geçmekte, yani Dünya sürekli dönmektedir. Bu) Her şeyi “sapasağlam ve yerli yerinde yapan” Allah’ın sanatı (yapısı)dır. Şüphesiz O, işlediklerinizden Haberdardır.