-
29:31
(Hani) Bizim elçilerimiz (insan suretli meleklerimiz) İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman dediler ki: "Gerçek şu ki, biz (eşcinselliği yapan ve yaygınlaştıran) şu bölgenin halkını helak edip yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı gerçekten zalim (ve sapkın) kimselerdir."
-
29:32
(Hz. İbrahim) Dedi ki: “Ama onun içinde Lut da vardır!.. (Bu masum insanların durumu ne olacaktır?” Melekler) Dediler ki: “Orada kimin olduğunu biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu ve ailesini elbette kurtaracağız. O (karısı ise) arkada kalacak olanlardan birisidir.” (Çünkü rezillerle işbirlikçidir!)
-
29:33
Vaktâki elçilerimiz Lut’a geldikleri zaman o, bunların (gazap görevlerini sezmesi) dolayısıyla fenalaşıp (kendini kötü hissetmeye) başladı ve içi daralıp sıkıntı bastı. Ona dediler ki: “Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve aileni muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalanlardan olacaktır. (Böylece hıyaneti nedeniyle helak olmayı hak etmiştir.)”
-
29:34
“Şüphesiz biz, fasıklık yapmalarından (ve eşcinsellik sapkınlığından) dolayı, bu bölge halkının üstüne gökten iğrenç bir azap indireceğiz (ve onları yerin dibine batıracağız).”
-
29:35
Andolsun, Biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır. [Not: Hâlâ Filistin-Ürdün sınırındaki Lut Gölü civarında o büyük felaketin izleri bulunmaktadır.]
-
29:36
(Güney Ürdün, Kızıldeniz ve Sina arasında yaşayan) Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik.) Böylece (onlara) dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin ve (bu iman ve ibadetinizle) ahiret gününü(n sevabını ve mükâfatını arzulayıp) umut taşıyın ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık-fesatlık çıkarmayın."
-
29:37
Ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş (ve helake düşmüş) olarak sabahladılar.
-
29:38
(Azgınlaşan kavimler olan ve Yemen civarında yaşayan) Ad'ı ve (Hicaz-Sina arasındaki) Semud'u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden (geriye kalan çöküntülerden) size (durumları hâlâ) belli olmaktadır. Kendi yaptıklarını şeytan onlara süsleyip-çekici kılmıştı da, böylece onları (Hakk) yoldan alıkoyup (saptırmıştı). Oysa onlar görebilen (gerçeği sezen ve açıkgöz geçinen) kimselerdi. (Buna rağmen nefislerine uyup yoldan çıktılar.)