398. Sayfa

20. Cüz

  • 29:24

    فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا اقْتُلُوهُ اَوْ حَرِّقُوهُ فَاَنْجٰيهُ اللّٰهُ مِنَ النَّارِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

    Bunun üzerine kavminin (ve Nemrut kâfirinin İbrahim’e) cevapları sadece: “Onu hemen ya öldürüp (ortadan kaldırın) veya (ateşte) yakın!” demek oldu. Ama bunun üzerine Allah onu (yakılan dehşetli) ateşten (koruyup) kurtardı. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için ayetler vardır.

  • 29:25

    وَقَالَ اِنَّمَا اتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْثَانًاۙ مَوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُمْ بِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُمْ بَعْضًاۘ وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَۗ

    (İbrahim) Dedi ki: “Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp; dünya hayatında aranızda (geçici ve değersiz) bir sevgi-bağı(na ve çıkar ittifakına vesile) olarak putları (ve tabulaştırdığınız şahısları ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, sizler kiminiz kiminizi inkâr edip-tanımayacak ve birbirinize lanet okuyacaksınız! Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız bulunmayacaktır.”

  • 29:26

    فَاٰمَنَ لَهُ لُوطٌۢ وَقَالَ اِنّ۪ي مُهَاجِرٌ اِلٰى رَبّ۪يۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ

    Bunun üzerine Lut, ona (Hz. İbrahim’e) iman edip dedi ki: “Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim (gaflet, cehalet ve rezaletten uzaklaşıp Hakka ve hayra yöneleceğim). Çünkü şüphesiz O, Güçlü ve Üstün olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.”

  • 29:27

    وَوَهَبْنَا لَهُٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا ف۪ي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَاٰتَيْنَاهُ اَجْرَهُ فِي الدُّنْيَاۚ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَ

    Biz ona (İbrahim Aleyhisselam’a) İshak'ı ve Yakub’u armağan ettik ve onun soyundan (seçtiklerimize) peygamberlik ve kitabı (ikram ve ihsan olarak) gönderdik; ona dünyada da ecrini (ve şerefini) verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır, (iyilik ve cennet ehlidir.)

  • 29:28

    وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَۘ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ

    Lut da hani kavmine (şöyle) demişti: "Siz gerçekten, sizden önce âlemlerden (geçmiş kavimlerden) hiç kimsenin yapmadığı 'çirkin bir utanmazlığı' (eşcinsellik ahlâksızlığını) yapıyorsunuz (öyle mi?)"

  • 29:29

    اَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ السَّب۪يلَ وَتَأْتُونَ ف۪ي نَاد۪يكُمُ الْمُنْكَرَۜ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا ائْتِنَا بِعَذَابِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ

    (Bu uyarılara rağmen) “Siz (hâlâ) erkeklere yaklaşacak, yol kesip (eşkıyalıkla uğraşacak) ve bir araya gelişlerinizde (bu rezillik ve) çirkinlikleri (hiç utanmadan) yapıp duracak mısınız?” Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: “Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah'ın azabını getir (de görelim)” demekten ibaretti.

  • 29:30

    قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟

    (Hz. Lut ise:) “Rabbim, (şehvet sapkınlığıyla) fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et” diye (dua etmişti).