390. Sayfa

20. Cüz

  • 28:44

    Musa'ya o işi (Emr-i İlahi olan vahyi verip) gerçekleştirdiğimiz zaman, (ey Nebim) Sen (Tûr'un) batı yanında (Hz. Musa’nın inzivaya çekildiği makamda) değildin ve (buna) şahit olanlardan da değildin. (Bu tarihi ibret derslerini Sana Biz vahyetmekteyiz.)

  • 28:45

    Velâkin Biz birçok nesiller (yaratıp) inşa ettik de onların üzerinde (nice) ömür(ler) uzayıp geçti. Ve Sen Medyen halkı içinde yaşayıp da (Musa’nın haberlerini ve) ayetlerimizi onlardan okuyarak (öğrenmiş de) değilsin. Ancak (bu bilgileri Sana öğreten ve) risaletle gönderen Biziz.

  • 28:46

    (Ey Resulüm, Musa'ya) Seslendiğimiz zaman da (evet) Sen Tûr'un yanında değildin. Ancak Rabbinden bir rahmet olarak Senden önce kendilerine bir uyarıcı (peygamber) gelmemiş olan bir kavmi uyarasın diye (gönderildiğin için bu bilgiler Sana vahyedilmektedir). Bu, umulur ki öğüt alıp düşünürler diyedir.

  • 28:47

    Şayet (insanlar) kendi ellerinin öne sürdükleri (işledikleri kötülükleri) dolayısıyla, onlara bir musibet isabet ettiğinde: 'Rabbimiz, bize de bir elçi gönderseydin de, böylece Senin ayetlerine uysaydık ve mü'minlerden olsaydık' diyecek (ve mazeret ileri sürecek) olmasalardı (Seni göndermezdik).

  • 28:48

    Fakat onlara Kendi katımızdan Hakk (Peygamber ve Kur’an-ı Kerim) geldiği zaman: “Musa'ya verilenlerin bir benzeri buna da verilmeli değil miydi?” dediler. (Oysa) Onlar, daha önce Musa'ya verilenleri inkâr edip “İki büyü (ustası olan Musa ve Harun) birbirine arka çıktı” dememişler miydi? Ve: “Gerçekten biz bunların hepsini inkâr edenleriz” deyip (karşı gelmemişler miydi)?

  • 28:49

    (Ey Resulüm!) De ki: "(Ey insanlar!) Eğer (iddianızda) sadık ve samimi iseniz, bu durumda Allah katından bu ikisinden (Musa'ya indirilen Tevrat’ın aslından ve Bana indirilen Kur'an'dan) daha doğru (ve daha uygun) olan bir kitap getirin de, (gerçekten haklı ve hayırlı ise) ona tâbi olup gidelim (ki bu mümkün değildir)."

  • 28:50

    Buna rağmen Sana icabet etmeyecek (ve bir hidayet rehberi getiremeyecek) olurlarsa, artık bil ki onlar, gerçekten kendi (nefsani) hevâ (arzu ve tutku)larına uymaktadırlar. Oysa Allah'tan bir kılavuz (doğru yol gösterici ve hidayet rehberi) olmaksızın, kendi (şeytani) duygu ve kurgularına (hevâsına) uyandan daha sapkın kimdir? Şüphesiz Allah, zulmeden bir kavme hidayet vermeyecektir. (Doğru yola ve huzura eriştirmeyecektir.)