-
26:40
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ اِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَ
Halk ise (şuursuz kalabalık psikolojisi ve hep kazanan ve güçlü olandan yana tavır sergilemesi nedeniyle): “Eğer üstün gelirlerse, her halde ve elbette (bu) sihirbazlara uyarız (ve Hz. Musa'nın peşini bırakırız)” diye (aralarında söyleşmişlerdi).
-
26:41
فَلَمَّا جَٓاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ اَئِنَّ لَنَا لَاَجْرًا اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِب۪ينَ
Sihirbazlar ise, (toplanıp meydana) geldiklerinde Firavun’a (giderek): “Şayet biz üstün gelirsek, mutlaka bize (yakışır) bir ücret (ve mükâfat) vardır, değil mi (ey efendimiz)?” diyerek (dilenciliğin ve menfaat için zalimlere dil dökmeciliğin yaygın bir örneğini sergilemişlerdi).
-
26:42
قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ اِذًا لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ
(Firavun ise onlara:) “Evet, elbette ki o takdirde, (yanımda en gözde kimselerden ve her türlü makam ve imkâna erişenlerden) yakın çevremden olacağınızdan (hiç şüphe etmeyin)” cevabını vermişti.
-
26:43
قَالَ لَهُمْ مُوسٰٓى اَلْقُوا مَٓا اَنْتُمْ مُلْقُونَ
Musa onlara (sihirbazlara) dedi ki: "(Haydi) Atacağınızı (ortaya) atın (maharetinizi kanıtlayın da görelim.)"
-
26:44
فَاَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ اِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
Bunun üzerine sihirbazlar (halkın gözünü boyamak için) iplerini ve değneklerini (meydana) atmışlar ve “Firavun’un şerefine (onun ismi ve izzeti hakkı için) elbette (her türlü hünerimizi göstereceğiz ve) biz galip geleceğiz” demişlerdi.
-
26:45
فَاَلْقٰى مُوسٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَۚ
(Bunun üzerine) Hz. Musa da asasını (yere) bıraktı ve bir anda onların uydurdukları (hayali canavarları)nı yutmaya başladı. (O zaman halk ve sihirbazlar şaşkınlığa düşmüşlerdi.)
-
26:46
فَاُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِد۪ينَۙ
(Bu durumu gören ve İlahi bir mucize olduğunu sezen) Sihirbazlar, hemen secdeye kapanıvermişlerdi.
-
26:47
قَالُٓوا اٰمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ
“Biz âlemlerin Rabbine iman ettik, demişlerdi.
-
26:48
رَبِّ مُوسٰى وَهٰرُونَ
Musa ve Harun'un (bildirdiği ve öğrettiği şekilde onların) Rabbine iman ettik” (diye teslimiyet göstermişlerdi.)
-
26:49
قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْۚ اِنَّهُ لَكَب۪يرُكُمُ الَّذ۪ي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَۚ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَۜ لَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ اَجْمَع۪ينَ
(Bunu duyan Firavun kızgın ve hırçın şekilde: "Bana danışmadan ve) Benden izin almadan mı O’na iman ettiniz? (Hem O’na iman edecek ne var? O sadece büyücülükte sizden biraz daha ileri bir kişiden başkası değildir.) Kesinlikle o size sihri (büyüyü) öğreten büyüğünüz (yerinde) birisidir. (Haydi, bu kararınızdan vazgeçin, yoksa) Yakında (başınıza neler geleceğini görecek ve) bileceksiniz! (Şöyle ki:) Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi astırıp (en feci şekilde öldüreceğim)” diye (tehdit etmişti.) [Not: Bugünkü zalimler de Firavun’un iman eden sihirbazlarına yaptığı gibi, gerçeği konuşanları ve halkı uyaranları, işkence ile öldürmek, hapsetmek, sürgüne göndermek ve düzenin nimetlerinden mahrum etmek peşindelerdi.]
-
26:50
قَالُوا لَا ضَيْرَۘ اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَۚ
(Sihirbazlar ise bu tehdit ve tehlikelere hiç aldırmadan) “Zararı yok (ne yaparsan yap, imanımızdan ve davamızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Zira nasıl olsa) Biz Rabbimize döneceğiz!” diyerek (zulme ve zalime göğüs germişlerdi).
-
26:51
اِنَّا نَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَٓا اَنْ كُنَّٓا اَوَّلَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ۟
“Doğrusu biz, (Hz. Musa’ya) ilk inananlar olduğumuz için, Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız” demiş (ve Hakk'ta direnmişlerdi.)
-
26:52
وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنْ اَسْرِ بِعِبَاد۪ٓي اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ
Derken Musa’ya: “Kullarımı (Mısır’dan çıkarıp) gece yürüyüşe geçir, çünkü (Firavun’un adamlarınca) izleneceksiniz” diye vahyettik.
-
26:53
فَاَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِر۪ينَۚ
Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar göndermiş (ve Hz. Musa’nın etkinliğini kırmaya ve halkı kontrolünde tutmaya yeltenmişti).
-
26:54
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَل۪يلُونَۙ
(Firavun, Hz. Musa ve iman edenler için:) “Bunlar (sayı ve güç bakımından) çok az ve zayıf bir topluluktur.” (Yani bunlar çok azınlık olan bir taifedir, marjinal bir ekiptir.)
-
26:55
وَاِنَّهُمْ لَنَا لَغَٓائِظُونَۙ
“Ve bunlar elbette bize karşı da büyük bir kin ve öfke beslemektedirler. (Bu yüzden Musa’ya uyanların hepsi fesatlık peşindedirler.)”
-
26:56
وَاِنَّا لَجَم۪يعٌ حَاذِرُونَۜ
“Biz ise uyanık (üstün ve tedbirli) bir topluluk iken (bunlara boyun mu eğeceğiz?” diyerek halkı kışkırtmıştı.)
-
26:57
فَاَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
Ama (buna rağmen sonunda) Biz onları (Firavun ve etbaını saltanat sürdükleri) bahçelerden ve pınarlardan (Musa’yı yakalamak telaşıyla) çıkardık.
-
26:58
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ
Ayrıca hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da (mahrum bıraktık).
-
26:59
كَذٰلِكَۜ وَاَوْرَثْنَاهَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَۚ
İşte böylece; bunlara (boşaltılan yurtlara) İsrailoğullarını mirasçı kıldık.
-
26:60
فَاَتْبَعُوهُمْ مُشْرِق۪ينَ
Nihayet (Firavun ve ordusu) Güneş’in doğuş vakti onların (arkalarına düşüp Musa’yı ve İsrailoğullarını) izlemeye koyulmuşlardı.