378. Sayfa

19. Cüz

  • 27:23

    اِنّ۪ي وَجَدْتُ امْرَاَةً تَمْلِكُهُمْ وَاُو۫تِيَتْ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظ۪يمٌ

    "Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın(ı toplumun başında) buldum ki, ona (dünyalık nimet ve faziletlerden) her şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı vardır. (Güç ve saltanat sahibi bir hanımdır.)"

  • 27:24

    وَجَدْتُهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّب۪يلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَۙ

    “Onu ve kavmini, Allah'ı bırakıp da Güneş'e secde ederlerken buldum; şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir, böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidayet bulamıyorlar. (Hakk yolu bilmiyorlar.)

  • ساجد

    Secde

  • 27:25

    اَلَّا يَسْجُدُوا لِلّٰهِ الَّذ۪ي يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ

    “Dikkat edin, ki onlar, göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkarıveren ve sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a secde etmesinler diye (böyle aldatılıp saptırılıyorlar).”

  • 27:26

    اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ

    (Oysa) "O Allah (ki), O'ndan başka ilah yoktur, büyük Arş'ın (ve kâinatın tüm katmanlarının) Rabbidir." (Ama Sebe’ halkı O’nu tanımıyorlar.)

  • 27:27

    قَالَ سَنَنْظُرُ اَصَدَقْتَ اَمْ كُنْتَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ

    (Hz. Süleyman Hüdhüd’e) Dedi ki: “Haydi görelim, doğru mu söylüyorsun, yoksa yalan (ve palavra) mı atıyorsun? (Dediklerini yapabilecek misin, yoksa sadece yalan söyleyen ve boşuna böbürlenenlerden misin, seni bir deneyelim.)

  • 27:28

    اِذْهَبْ بِكِتَاب۪ي هٰذَا فَاَلْقِهْ اِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانْظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ

    (Bunu anlamamız için) Şu mektubumu götürüp onlara (Belkıs’ın Sarayı’na) bırak, sonra onlardan biraz öteye çekil ve seyret, hele bak ne yapıyorlar (nasıl bir tepki gösteriyorlar) ve nasıl bir sonuca-karara varacaklar? (anlayalım” dedi.)

  • 27:29

    قَالَتْ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَؤُ۬ا اِنّ۪ٓي اُلْقِيَ اِلَيَّ كِتَابٌ كَر۪يمٌ

    (Nihayet mektubu gören Belkıs, danışmanlarına) Dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı.”

  • 27:30

    اِنَّهُ مِنْ سُلَيْمٰنَ وَاِنَّهُ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ

    “Bu mektup (peygamber) Süleyman’dandır ve Rahman, Rahim olan Allah’ın adıyla (başlamakta)dır.”

  • 27:31

    اَلَّا تَعْلُوا عَلَيَّ وَأْتُون۪ي مُسْلِم۪ينَ۟

    “Bana karşı büyüklük taslayıp isyana yeltenmeyin ve bana teslim olarak gelin (Müslüman oluverin” diye yazmaktadır).

  • 27:32

    قَالَتْ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَؤُ۬ا اَفْتُون۪ي ف۪ٓي اَمْر۪يۚ مَا كُنْتُ قَاطِعَةً اَمْرًا حَتّٰى تَشْهَدُونِ

    (Belkıs çevresine dönerek;) “Beyler, ey ileri gelenler! Bu (kritik kararı alma) işimde bana bir fikir (fetva) verin (ve yardım edin. Biliniz ki) Sizin şahitliğiniz ve desteğiniz yanımda olmadan (ve size danışmadan) hiçbir işi kestirip atmam (ve sizler olmadan başarıya ulaşamam)” dedi.

  • 27:33

    قَالُوا نَحْنُ اُو۬لُوا قُوَّةٍ وَاُو۬لُوا بَأْسٍ شَد۪يدٍ وَالْاَمْرُ اِلَيْكِ فَانْظُر۪ي مَاذَا تَأْمُر۪ينَ

    (Onlar) Dediler ki: “Biz güçlü ve cesur insanlarız ve zorlu savaşçılarız (istersen hiç çekinmeden onlara karşı çıkarız). Ama yine de emir senindir. Bak (düşün taşın), ne buyurursan (öyle hareket ederiz).”

  • 27:34

    قَالَتْ اِنَّ الْمُلُوكَ اِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً اَفْسَدُوهَا وَجَعَلُٓوا اَعِزَّةَ اَهْلِهَٓا اَذِلَّةًۚ وَكَذٰلِكَ يَفْعَلُونَ

    (Belkıs ise:) “Muhakkak Melikler (güçlü ve galip işgalci yöneticiler) bir ülkeye girdikleri zaman orasını ifsat edip bozguna uğratırlar. (Memleketi ve medeniyet eserlerini tarumar ederler, yakıp yıkarlar.) İzzet ve şeref sahibi ahalisini de rezil ve zelil (edip) bırakırlar. (Hürriyet ve haysiyetlerini, namus ve şereflerini beş paralık kılarlar.) Evet işte (düşman) olanların yapacağı budur” demişti.

  • 27:35

    وَاِنّ۪ي مُرْسِلَةٌ اِلَيْهِمْ بِهَدِيَّةٍ فَنَاظِرَةٌ بِمَ يَرْجِعُ الْمُرْسَلُونَ

    (Ayrıca Belkıs: Savaşmaktan ve her iki tarafı zarara sokmaktansa, durun) Ben onlara (Hz. Süleyman'a) bir hediye göndereyim de bakalım, (gönderdiğim) resuller (elçiler) ne ile dönecekler” diyerek (akıllıca bir teklif ve tedbir önermişti).