376. Sayfa

19. Cüz

  • Neml Suresi

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

    Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

  • 27:1

    طٰسٓ۠ تِلْكَ اٰيَاتُ الْقُرْاٰنِ وَكِتَابٍ مُب۪ينٍۙ

    Ta, Sin. (Dikkatle okuyun ve dinleyin. Çünkü şimdi size aktarılanlar) Bunlar Kur'an'ın ve Mübin (hüküm ve haberleri apaçık ve açıklayıcı olan) Kitabın (Allah’ın Ezeli ve Ebedi takdir kaydının) ayetleridir.

  • 27:2

    هُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَۙ

    (Kur’an) Mü'minler için (yol gösterici) bir hidayet (rehberi) ve bir müjdedir.

  • 27:3

    اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

    Ki onlar, namazı dosdoğru kılıp (ikame edenler), zekâtı verenlerdir. Ve onlar, ahirete kesin bilgiyle iman edenlerdir.

  • 27:4

    اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ اَعْمَالَهُمْ فَهُمْ يَعْمَهُونَۜ

    Ahirete inanmayanlara gelince; Biz onlara kendi yaptıkları (kötü amellerini) süslemişiz (yanlışlık ve haksızlıklarını fark etme ferasetlerini köreltmişiz)dir, böylece onlar, '(gaflet içinde) şaşkınca dolaşıp (debelenmektedirler).’

  • 27:5

    اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَهُمْ سُٓوءُ الْعَذَابِ وَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ هُمُ الْاَخْسَرُونَ

    İşte bunlar (bile bile inkârcılar var ya); en kötü azap onlar (içindir) ve ahirette de onlar en büyük kayba uğrayacak olan kimselerdir.

  • 27:6

    وَاِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْاٰنَ مِنْ لَدُنْ حَك۪يمٍ عَل۪يمٍ

    Hiç şüphesiz bu Kur'an Sana, Hüküm ve Hikmet sahibi olan, (ve her şeyi ayrıntılarıyla) bilen (Allah'ın) katından ilka edilmekte (kalbine indirilip yerleştirilmekte)dir.

  • 27:7

    اِذْ قَالَ مُوسٰى لِاَهْلِه۪ٓ اِنّ۪ٓي اٰنَسْتُ نَارًاۜ سَاٰت۪يكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ اَوْ اٰت۪يكُمْ بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ

    Hani o vakit Musa, ailesine: “Şüphesiz ben (şu karşıda) bir ateş gördüm” demişti. “Size ondan (yanında insanlar varsa), ya (hayırlı) bir haber (edineceğim) veya umulur ki ısınmanız için bir kor ateş getireceğim” demişti.

  • 27:8

    فَلَمَّا جَٓاءَهَا نُودِيَ اَنْ بُورِكَ مَنْ فِي النَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَاۜ وَسُبْحَانَ اللّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

    Oraya gittiğinde ise, kendisine (şöyle) seslenildi: “Ateş (olarak gördüğün işaretin yerin)de olanlar da, çevresinde bulunanlar da kutlu kılınmıştır. (Hz. Musa da, ona inanıp tâbi olanları da kayrılmıştır.) Âlemlerin Rabbi olan Allah Yücedir, her türlü kusur ve noksanlıktan münezzehtir!..”

  • 27:9

    يَا مُوسٰٓى اِنَّهُٓ اَنَا۬ اللّٰهُ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُۙ

    "Ey Musa, gerçekten Ben, O Güçlü ve Üstün, Hüküm ve Hikmet sahibi olan Allah Benim!.. (Bana güvenip itaat etmen, kulluk gereği ve görevindir.)"

  • 27:10

    وَاَلْقِ عَصَاكَۜ فَلَمَّا رَاٰهَا تَهْتَزُّ كَاَنَّهَا جَٓانٌّ وَلّٰى مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْۜ يَا مُوسٰى لَا تَخَفْ اِنّ۪ي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَۗ

    (Şimdi elçiliğinin ispatı olarak) "Asanı bırak (ve bak!” Hz. Musa yere attı ve) onun (çevik) bir yılan gibi hareket ettiğini görünce, geriye doğru kaçtı ve arkasına (bile) bakmadı. (Bunun üzerine kendisine şöyle vahyedildi:) "Ey Musa korkma; şüphesiz (bunları yaptıran ve sana sahip çıkacak olan) Ben(im)! Çünkü Benim katımda (ve korumam altında bulunan) elçiler korkmaz." (Sadece Benden korkanın, başka şeylerden korkmaması gerekir.)

  • 27:11

    اِلَّا مَنْ ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًا بَعْدَ سُٓوءٍ فَاِنّ۪ي غَفُورٌ رَح۪يمٌ

    (Kavmine bildir ki) "Ancak kim zulmeder (çeşitli haksızlık ve yanlışlıklara düşer) de, sonra bunun ardından (tevbe edip Hakka ve hayra yönelerek) kötülüğünü iyiliğe çevirirse; artık şüphesiz Ben, Bağışlayanım, Esirgeyenim."

  • 27:12

    وَاَدْخِلْ يَدَكَ ف۪ي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَٓاءَ مِنْ غَيْرِ سُٓوءٍ ف۪ي تِسْعِ اٰيَاتٍ اِلٰى فِرْعَوْنَ وَقَوْمِه۪ۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِق۪ينَ

    "Ve (ey Musa, ayrıca) elini koynuna sok ki (ardından) kusursuz olarak bembeyaz çıkıversin! (Bu) Firavun ve kavmine yönelik dokuz ayet (mucize) içinde(n biri)dir. Gerçekten onlar, fasık olan bir kavimdir."

  • 27:13

    فَلَمَّا جَٓاءَتْهُمْ اٰيَاتُنَا مُبْصِرَةً قَالُوا هٰذَا سِحْرٌ مُب۪ينٌۚ

    Vaktâki (bütün mucizelerimiz ve) ayetlerimiz onlara, gözleri önünde sergilenmiş olarak gelince (yine) dediler ki: "Bu, apaçık olan bir büyüden ibarettir."