328. Sayfa

17. Cüz

  • 21:82

    وَمِنَ الشَّيَاط۪ينِ مَنْ يَغُوصُونَ لَهُ وَيَعْمَلُونَ عَمَلًا دُونَ ذٰلِكَۚ وَكُنَّا لَهُمْ حَافِظ۪ينَۙ

    (Üstelik) Onun için (denizde) dalgıçlık yapan ve bundan başka iş(ler)de de çalışan (cinn takımından) şeytanlardan kimseleri de (Süleyman’ın emrine verdik). Onları (bu görevlerde tutuverip) muhafaza eden de Biz’dik.

  • 21:83

    وَاَيُّوبَ اِذْ نَادٰى رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَۚ

    Hani Eyyub da o (sıkıntı) vaktinde Rabbine: “Şüphesiz bu sıkıntı (ve hastalık) beni (iyice) sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametlisisin” diye yalvarıp nida etmişti.

  • 21:84

    فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِه۪ مِنْ ضُرٍّ وَاٰتَيْنَاهُ اَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَذِكْرٰى لِلْعَابِد۪ينَ

    Böylece Biz de onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona katımızdan bir rahmet (bahşettik) ve ibadet (istikamet ve teslimiyet) ehli için de bir zikir (öğüt ve ibret) olmak üzere, (ona hem eski servetini ve) ailesini ve onlarla beraber, (benzer nimetlerimizin) bir mislini daha verdik.

  • 21:85

    وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِدْر۪يسَ وَذَا الْكِفْلِۜ كُلٌّ مِنَ الصَّابِر۪ينَۚ

    (Ve yine) İsmail, İdris ve Zü'l-Kifl’i de (an ki), bunların hepsi (tevekkül ve teslimiyet içinde) sabredenlerdendi.

  • 21:86

    وَاَدْخَلْنَاهُمْ ف۪ي رَحْمَتِنَاۜ اِنَّهُمْ مِنَ الصَّالِح۪ينَ

    Onları rahmetimize soktuk, şüphesiz onlar salihlerden (olan) kimselerdi.

  • 21:87

    وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادٰى فِي الظُّلُمَاتِ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ

    “Zün-nûn” Balık sahibi (Yunus'u da an ki); hani o, (Musul Ninova’daki isyankâr kavmine) kızmış vaziyette (görev bölgesini izinsiz terk edip) gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi zannetmişti. (Okyanus altındaki ve dişsiz balina cinsinden bir balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: “Allah’ım Senden başka ilah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben (nefsime) zulmedenlerden oldum” diye yalvarıp seslenmişti.

  • 21:88

    فَاسْتَجَبْنَا لَهُۙ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّۜ وَكَذٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِن۪ينَ

    Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtarıverdik. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarıp (sahipleniriz.)

  • 21:89

    وَزَكَرِيَّٓا اِذْ نَادٰى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْن۪ي فَرْدًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِث۪ينَۚ

    (Ve yine) Zekeriya'yı da (hatırla ki); hani Rabbine (yakarıp): “Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, Sen mirasçıların en hayırlısısın (bana da halis ve salih bir evlat bağışla)” diye nida etmişti.

  • 21:90

    فَاسْتَجَبْنَا لَهُۘ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيٰى وَاَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَبًا وَرَهَبًاۜ وَكَانُوا لَنَا خَاشِع۪ينَ

    Onun da duasına cevap verdik, kendisine Yahya'yı armağan ettik, eşini de (doğurmaya) elverişli hale getirdik. Gerçekten onlar (bütün peygamberler) hayırlarda yarışırlardı, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin ve gönülden saygı gösterirlerdi.