324. Sayfa

17. Cüz

  • 21:36

    وَاِذَا رَاٰكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُوًاۜ اَهٰذَا الَّذ۪ي يَذْكُرُ اٰلِهَتَكُمْۚ وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمٰنِ هُمْ كَافِرُونَ

    (Ey Resulüm!) İnkâr edenler Seni gördüklerinde, Seni ancak alay konusu ediniyorlar (ve yandaşlarına bakıp): "Sizin ilahlarınızı (putlarınızı ve tağutlarınızı) diline dolayan (ve zulüm saltanatının yıkılacağını konuşan) bu mu?" (diyorlar.) Oysa Rahman (olan Allah)ın sözünü (Kitabını) inkâr edenler kendileridir. (Bu ne küstahlıktır?)

  • 21:37

    خُلِقَ الْاِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍۜ سَاُر۪يكُمْ اٰيَات۪ي فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ

    İnsan aceleci (bir tabiatla) yaratılmıştır. (Oysa Cenab-ı Hakk:) “Size ayetlerimi (ve va’ad ettiklerimi mutlaka) göstereceğim. Benden acele istemeyin” (diye ikaz buyurmaktadır).

  • 21:38

    وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ

    (İnkârcılar ve münafıklar) "Eğer doğruyu söylüyor iseniz, bu vaid (edilen günün ortaya çıkması ve azabı) ne zamandır?" diyorlar (kendi akıllarınca dalga geçiyorlardı).

  • 21:39

    لَوْ يَعْلَمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ح۪ينَ لَا يَكُفُّونَ عَنْ وُجُوهِهِمُ النَّارَ وَلَا عَنْ ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ

    (Keşke) O inkâr edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi uzaklaştıramayacakları ve hiç(bir şekilde) yardım alamayacakları zamanı (ve çok çetin ortamı) eğer bir bilselerdi! (Böyle davranmayacaklardı.)

  • 21:40

    بَلْ تَأْت۪يهِمْ بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ

    Hayır, doğrusu (o azap) onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecektir; öyle ki artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne de onlara süre tanınacaktır.

  • 21:41

    وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذ۪ينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟

    Andolsun, Senden önceki elçilerle de alay edildi, fakat içlerinden (elçiler ve davetçilerle) o dalga geçenleri, alaya aldıkları o (azap) sarıp-kuşatmıştı.

  • 21:42

    قُلْ مَنْ يَكْلَؤُ۬كُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمٰنِۜ بَلْ هُمْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّهِمْ مُعْرِضُونَ

    (Ey Resulüm!) De ki: "Gece ve gündüz sizi Rahman (olan Allah)tan (gelecek belalardan) kim koruyabilir?" Hayır, bilakis onlar Rablerini zikirden (ve Kur’an-ı Kerim’den) yüz çevirenler (onun mana ve mealine önem vermeyenler)dir.

  • 21:43

    اَمْ لَهُمْ اٰلِهَةٌ تَمْنَعُهُمْ مِنْ دُونِنَاۜ لَا يَسْتَط۪يعُونَ نَصْرَ اَنْفُسِهِمْ وَلَا هُمْ مِنَّا يُصْحَبُونَ

    Yoksa Bize karşı kendilerini, (gazabımızı) engelleyerek koruyabilecek ilahları (ve hazırlıkları) mı var? (Ki böyle sorumsuz hareket edilmektedir. Halbuki) Onların (putlarının ve tabulaştırılmış şahısların) kendi nefislerine bile yardıma güçleri yetmemektedir ve onlar Bizden (hiçbir yardım ve) yakınlık da görmeyeceklerdir.

  • 21:44

    بَلْ مَتَّعْنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَاٰبَٓاءَهُمْ حَتّٰى طَالَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُۜ اَفَلَا يَرَوْنَ اَنَّا نَأْتِي الْاَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ اَطْرَافِهَاۜ اَفَهُمُ الْغَالِبُونَ

    Evet, Biz onları ve atalarını (dünya nimetleriyle) yararlandırdık; öyle ki, ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi. Fakat şimdi, Bizim gerçekten Arz’a (yerküreye) gelip onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde, üstün (galip) gelenler onlar mı? (İleride her şeyi öğrenip bileceklerdir. Son bilimsel çalışmalar, Dünya’nın kütlesinde ve kutup bölgelerinde bir azalma yaşandığını tespit etmişlerdir.)