323. Sayfa

17. Cüz

  • 21:25

    وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدُونِ

    (Ey Nebim!) Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, ona: “Kesinlikle Benden (Rabbinizden) başka ilah yoktur; yalnız Bana ibadet edin” diye vahyetmiş (ve öğretmiş) olmayalım.

  • 21:26

    وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُۜ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَۙ

    (Müşrikler) "Rahman (olan Allah) çocuk edindi" diyerek (küfre sapmışlardır). O (Allah, bu yakıştırmadan) Yücedir. Hayır, onlar (melekler ve Hz. İsa gibi nebiler sadece) ikrama layık görülmüş (mükerrem ve muhterem kılınmış) kullardır.

  • 21:27

    لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِاَمْرِه۪ يَعْمَلُونَ

    Onlar sözle (bile olsa) O'nun (Allah’ın) önüne geçmekten (sakınmaktadırlar) ve onlar (bütün işlerini) O'nun emriyle (ve Allah’ın emrettiği şekil ve ölçüde) yapıp durmaktadırlar.

  • 21:28

    يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَۙ اِلَّا لِمَنِ ارْتَضٰى وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِه۪ مُشْفِقُونَ

    O (Allah), önlerindekini ve arkalarındakini (geçmişlerini ve geleceklerini) bilir; onlar (melekler ve ruhaniler, nebiler ve şehitler, kendisinden) hoşnut olunandan (ve Allah’ın müsaade buyurduğundan) başkasına şefaatte bulunamazlar. Ve onlar, O'nun (haşmet ve) haşyetinden (Allah’ın ululuk ve korkusundan) içleri titremekte olanlardır.

  • 21:29

    وَمَنْ يَقُلْ مِنْهُمْ اِنّ۪ٓي اِلٰهٌ مِنْ دُونِه۪ فَذٰلِكَ نَجْز۪يهِ جَهَنَّمَۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ۟

    (Kendisine elçilik görevi verilenlerden) Onlardan her kim: "Gerçekten ben de, O'nun dışında (Allah’tan başka) bir ilahım" diyecek olsa, bu durumda Biz onu (kahrımızla yakalarız ve) cehennemle cezalandırırız. İşte Biz zalimleri (böyle kuşatıp) hak ettiği karşılığa uğratırız.

  • 21:30

    اَوَلَمْ يَرَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَاۜ وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَٓاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّۜ اَفَلَا يُؤْمِنُونَ

    O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer birbiriyle bitişik iken, Biz onları (sonradan) ayırdık ve (Dünya'yı yaşama müsait kılıp) her canlı şeyi sudan yarattık. (Bilimin en son verileri de bu doğrultudadır.) Yine de onlar hâlâ inanmayacaklar mı? [Not: Şu anda bile insan bedeninin %70’i, yani 80 kg’lık bir kimsenin 56 kg’ı sudan ibarettir. Kanımız da sudan müteşekkildir. Tüm hayvan çeşitlerinin, bitkilerin, sebze ve meyvelerin de önemli kısmı sudan meydana gelir. Yani hayat suyun sayesinde devam etmektedir.]

  • 21:31

    وَجَعَلْنَا فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا ف۪يهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ

    Yeryüzünde onları sarsmasın (süratle dönen Dünya’nın dengesi bozulmasın) diye, sabit dağlar yarattık ve doğruluk (ve kolaylıkla hedeflerine) gidebilsinler diye (karada, denizde ve havada) geniş yollar açtık.

  • 21:32

    وَجَعَلْنَا السَّمَٓاءَ سَقْفًا مَحْفُوظًاۚ وَهُمْ عَنْ اٰيَاتِهَا مُعْرِضُونَ

    Biz gökyüzünü (Atmosferi de, Uzay’dan Dünya’ya gelen zararlı ışınlara ve gök taşlarına karşı) koruyucu bir tavan yaptık. O (inkârcılar ise) hâlâ bu ayet ve alâmetlerden yüz çeviriyorlar.

  • 21:33

    وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ ف۪ي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ

    Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O’dur; her biri kendi yörüngesinde yüzüp gidiyor. (Hiçbir sapma ve çarpışma yaşanmıyor, ama insanlar düşünüp ibret almıyorlar.)

  • 21:34

    وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَۜ اَفَا۬ئِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ

    (Ey Resulüm!) Senden önce hiçbir beşere ebedilik vermedik; şimdi Sen ölürsen onlar (dünyada) sonsuz mu kalacaklar?

  • 21:35

    كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةًۜ وَاِلَيْنَا تُرْجَعُونَ

    Mutlaka her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz (sonunda) Bize döndürüleceksiniz (ve her türlü niyet ve gayretinizden hesaba çekileceksiniz. Sonunda mü’minler cennete, kâfirler ise cehenneme koyulacaklar).