339. Sayfa

17. Cüz

  • 22:65

    اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي الْاَرْضِ وَالْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِاَمْرِه۪ۜ وَيُمْسِكُ السَّمَٓاءَ اَنْ تَقَعَ عَلَى الْاَرْضِ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ

    Görmez misin (ve ibret alıp şükre yönelmez misin ey insan ki;) Allah yerdekileri (dünyadaki her şeyi) ve O’nun emriyle denizde akıp giden gemileri sizin hizmetinize ve istifadenize musahhar (münasip ve müsait) hale getirmiştir. Ve O izin verinceye (kıyamet vakti gelinceye kadar) göğü (yıldızları ve gezegenleri) yerin üstüne düşmekten tutup engellemekte (ve evrendeki harika dengeleri muhafaza etmekte)dir. Şüphesiz Allah, insanlara karşı Şefkatlidir, çok Merhametlidir.

  • 22:66

    وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَحْيَاكُمْۘ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَكَفُورٌ

    Size (ilk defa) hayat verip (varlığa çıkaran), sonra öldürecek olan, sonra da yeniden diriltecek (ve hesaba çekecek) olan O'dur. (Buna rağmen) İnsan gerçekten pek nankördür (kadir kıymet bilmezdir).

  • 22:67

    لِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ فَلَا يُنَازِعُنَّكَ فِي الْاَمْرِ وَادْعُ اِلٰى رَبِّكَۜ اِنَّكَ لَعَلٰى هُدًى مُسْتَق۪يمٍ

    Biz her ümmete (takip ve tatbik ettikleri) bir ibadet şekli (hayat disiplini ve şeriat düzeni) tayin ve takdir ettik ki; onlar buna göre ibadet (ve hareket) ederlerdi. Bu sebeple (artık din) işlerinde asla Seninle çekişmesinler. Sen (insanları) Rabbinin (dinine ve prensiplerine) çağır, şüphesiz Sen en haklı ve hayırlı dosdoğru bir yol üzerindesin.

  • 22:68

    وَاِنْ جَادَلُوكَ فَقُلِ اللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ

    (Buna rağmen) Eğer Seninle mücadeleye girişirler (ve Kur’ani hükümlere itiraz ederlerse), de ki: "Allah, yapmakta olduklarınızı daha iyi bilir (herkes yakında nasıl bir akıbete uğrayacağını görecektir)."

  • 22:69

    اَللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ

    "Allah kıyamet günü, kendisinde ihtilaf edip çekiştiğiniz (veya Allah’a itiraz ve muhalefete yeltendiğiniz) şeyler hakkında aranızda hükmedecektir."

  • 22:70

    اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ ذٰلِكَ ف۪ي كِتَابٍۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ

    (Ey Nebim!) Gökte ve yerde olanların hepsini (tek tek ve tüm teferruatıyla) Allah'ın bilmekte olduğunu bilmiyor (ve inanmıyor) musun? (O halde niye üzülüyorsun?) Gerçekten bunlar bir kitapta (ezeli kader programında kayıtlıdır). Hiç şüphesiz bunlar(ı bilmek), Allah için pek kolaydır.

  • 22:71

    وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَانًا وَمَا لَيْسَ لَهُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ

    Onlar Allah'ı bırakıp da, O’nun kendisi hakkında hiçbir sağlam delil indirmediği (Kur’an hidayetini nasip etmediği) ve kendilerinin de haklarında (hiçbir) bilgileri olmayan şeylere tapınıp (ibadet-kulluk ediyorlar. Böyle bile bile inkârcılık ve münafıklıkla) zulmedenler için hiçbir yardımcı bulunmayacaktır.

  • 22:72

    وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ تَعْرِفُ ف۪ي وُجُوهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الْمُنْكَرَۜ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذ۪ينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ اٰيَاتِنَاۜ قُلْ اَفَاُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكُمْۜ اَلنَّارُۜ وَعَدَهَا اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟

    Onlara karşı apaçık ayetlerimiz (manası ve maksadı net ve kesin olarak) okunduğu zaman; Sen o (gizli) kâfirlerin (ve Müslüman görünen münafık kimselerin) yüzlerindeki “münker”i (itiraz, isyan ve inkârı ferasetle sezip) tanıyabilirsin. Öyle ki, neredeyse (kirli mahiyetlerini ve sinsi niyetlerini deşifre eden) ayetlerimizi kendilerine okuyanların üzerine saldırıp çullanacak (hale gelip hırçınlaşırlar. Onlara) De ki: “Size, bundan daha kötü olanını (ve sizi kuşatacak azabı) haber vereyim mi? Ateş! Allah, onu (cehennemdeki çetin eziyet ve zilleti) inkâr edenlere (ve münafık nankörlere) va'ad etmiş bulunmaktadır; (o cehennem) ne kötü bir (dönülüp varılacak son mekân ve) duraktır.”