306. Sayfa

16. Cüz

  • 19:26

    فَكُل۪ي وَاشْرَب۪ي وَقَرّ۪ي عَيْنًاۚ فَاِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ اَحَدًاۙ فَقُول۪ٓي اِنّ۪ي نَذَرْتُ لِلرَّحْمٰنِ صَوْمًا فَلَنْ اُكَلِّمَ الْيَوْمَ اِنْسِيًّاۚ

    Artık (bu İlahi ikramları) ye, iç; gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir insan görecek olursan (ve senin nasıl gebe kaldığını sorarlarsa) de ki: "Ben Rahman (olan Allah)a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım."

  • 19:27

    فَاَتَتْ بِه۪ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُۜ قَالُوا يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْـًٔا فَرِيًّا

    Böylece Onu (Hz. İsa'yı kucağında) taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten (çok kötü ve) şaşırtıcı bir şey yapmışsın!"

  • 19:28

    يَٓا اُخْتَ هٰرُونَ مَا كَانَ اَبُوكِ امْرَاَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ اُمُّكِ بَغِيًّاۚ

    "Ey Harun'un kız kardeşi (olan Meryem! dediler), senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi. (Sen nasıl böyle bir işe kalkıştın?)" [Not: Bu ayette geçen Harun, Hz. Musa’nın kardeşinden başka bir şahıstır.]

  • 19:29

    فَاَشَارَتْ اِلَيْهِ۠ قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَنْ كَانَ فِي الْمَهْدِ صَبِيًّا

    (Hz. Meryem) Bunun üzerine Ona (kucağındaki çocuğa) işaret edip (gerçeği Ondan dinlemelerini belirtince): "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?" diye (şaşırmışlardı).

  • 19:30

    قَالَ اِنّ۪ي عَبْدُ اللّٰهِ۠ اٰتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَن۪ي نَبِيًّاۙ

    (O esnada Hz. İsa bebek halinde dile gelip dedi ki:) “Ben, şüphesiz Allah'ın kuluyum, bana Kitap verdi ve beni Peygamber yaptı”,

  • 19:31

    وَجَعَلَن۪ي مُبَارَكًا اَيْنَ مَا كُنْتُۖ وَاَوْصَان۪ي بِالصَّلٰوةِ وَالزَّكٰوةِ مَا دُمْتُ حَيًّاۖ

    "Nerede olursam (olayım, Rabbim) beni kutlu mübarek kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekâtı vasiyet (emr)etti." (Böylece ibadet ve istikamet disiplini altına aldı.)

  • 19:32

    وَبَرًّا بِوَالِدَت۪يۘ وَلَمْ يَجْعَلْن۪ي جَبَّارًا شَقِيًّا

    (Rabbim bana) "Anneme itaati de (emretti). Ve beni (özel rahmetiyle eğitip olgunlaştırdı,) mutsuz ve asi bir zorba kılmadı."

  • 19:33

    وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدْتُ وَيَوْمَ اَمُوتُ وَيَوْمَ اُبْعَثُ حَيًّا

    "(Allah’ın) Selam(eti) üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve (mahşerde) diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de (böyledir)" deyince (Hz. Meryem’in haklılığı ispat edilmişti).

  • 19:34

    ذٰلِكَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَۚ قَوْلَ الْحَقِّ الَّذ۪ي ف۪يهِ يَمْتَرُونَ

    İşte Meryem oğlu İsa; (Allah’ın babasız yaratıp peygamber kıldığı şahsiyettir ve) hakkında kuşkuya düştükleri "Hakk Söz (ve doğru bilgi de bundan ibarettir)."

  • 19:35

    مَا كَانَ لِلّٰهِ اَنْ يَتَّخِذَ مِنْ وَلَدٍۙ سُبْحَانَهُۜ اِذَا قَضٰٓى اَمْرًا فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُۜ

    (Sapkın Hristiyanların iddia ettiği gibi) Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değildir. O (tüm beşerî ve eksik sıfatlardan) Yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, sadece ona: "OL!" der, o da hemen oluverir.

  • 19:36

    وَاِنَّ اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ

    (Ey Resulüm de ki:) “Kesinlikle Benim de sizin de Rabbimiz Allah’tır. O halde O’na kulluk edin, sırat-ı mustakim budur (sapkınlığa düşmeyin.)

  • 19:37

    فَاخْتَلَفَ الْاَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْۚ فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ مَشْهَدِ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ

    (Ardından) İçlerinden (bazı) gruplar (va’ad edilen galibiyet ve ahiret günü hakkında) ihtilafa düştüler. Artık büyük güne (İslami Medeniyet-Mehdiyet devrimine ve ahiret gerçeğine) şahit olacaklarından dolayı, vay inkâr edenlere!.. (Ve perişan hallerine…)

  • 19:38

    اَسْمِعْ بِهِمْ وَاَبْصِرْۙ يَوْمَ يَأْتُونَنَاۚ لٰكِنِ الظَّالِمُونَ الْيَوْمَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

    (Bir bilseler) Bize gelecekleri (va’ad ettiklerimizin gerçekleşeceği) gün neler işitecekler, neler görecekler!.. (Şaşkınlığa ve perişanlığa düşecekler.) Ama bugün, o zalimler, açık bir sapkınlık içindedirler.