-
20:99
(Ey Resulüm!) Böylece Sana geçmişlerin haberlerinden bir bölümünü gerçekten aktarıyoruz. Ve kesinlikle, Sana katımızdan bir Zikir (Kur’an-ı Kerim) verdik (de gönlünü ve yolunu aydınlattık).
-
20:100
Kim bundan (Kur’an’dan) yüz çevirirse, şüphesiz kıyamet günü o, çok ağır bir vebal ve sorumluluk yüklenmiş (olarak huzura çıkacaktır).
-
20:101
O (yükün altı)nda ebedi olarak kalıcıdırlar. Bu, kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür (ne ağır bir günahtır).
-
20:102
(Ölen herkesi, hesaba çekilmek üzere mahşere kaldırmak için) Sur'a üfürüleceği gün, Biz suçlu-günahkârları o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak toplayacağız.
-
20:103
(Korku ve telaşla birbirlerine: Dünyada) “Yalnızca on (günden fazla) kalmadınız (herhalde)” diye kendi aralarında fısıldaşacaklar (ve pişmanlık duyacaklardır.)
-
20:104
(Oysa) Onların sözünü ettiklerini (dünya hayatının gerçeğini) Biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol (tarikat) bakımından onların (içinden bilgisi ve tahmini) en uygun olanı ise: “Siz sadece bir gün kaldınız” diye (çıkışacaktır.)
-
20:105
Sana (bu sağlam ve sarsılmaz) dağların (kıyametteki durumu) hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracaktır."
-
20:106
"Böylece yerlerini bomboş, (dümdüz ve) çırılçıplak bırakacaktır."
-
20:107
“(Artık) Orada (ve yeryüzünde) ne bir eğrilik çukur göreceksin, ne de bir tümsek (kalacaktır)."
-
20:108
O gün, kendisinden sapma ve kaçma imkânı olamayan davetçiye (insanlar mecburen) uyacaklar (büyük mahkemeye toplanacaklar)dır. Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin. (Çünkü herkes bu dehşetten korkup sinmiştir.)
-
20:109
O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati de bir yarar vermeyecektir. (Demek ki mahşerde, Allah’ın razı olduğu ve müsaade buyurduğu kimseler şefaat edeceklerdir.)
-
20:110
O (Allah, kullarının) önlerindekini (şimdiye kadar işlediklerini) de, arkalarındakini (bundan sonra yapıp edeceklerini) de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatmaktan (acizdir).
-
20:111
(Artık bütün) Yüzler, Hayy ve Kayyûm olan, (her an diri olup her şeye hayat bağışlayan; her şeyi ayakta ve varlıkta tutan Allah’ın) önünde eğilip boyun bükmüş vaziyettedir. Ve zulüm yüklenen (herkes) ise büyük bir ziyan içinde helak olup gitmiştir.
-
20:112
(Ama) Her kim de mü'min olarak salih ameller işlerse, artık onun ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkması (gereksizdir.)
-
20:113
Böylece Biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve Onda korkulması ve sakınılması gereken şeyleri türlü şekillerde izah ettik; umulur ki (Kur’an’la) takvaya erişeceklerdir, ya da onlar için (Kur’an) düşünme (tezekkür ve tefekkür yeteneğini geliştirip) ortaya çıkarıverecektir.