315. Sayfa

16. Cüz

  • 20:65

    قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِمَّٓا اَنْ تُلْقِيَ وَاِمَّٓا اَنْ نَكُونَ اَوَّلَ مَنْ اَلْقٰى

    (Artık herkes meydana toplanınca, sihirbazlar Hz.) Musa’ya: “Sen mi (önce marifetini ortaya) atacaksın, yoksa ilk olarak biz mi atalım?” diye (sormuşlardı.)

  • 20:66

    قَالَ بَلْ اَلْقُواۚ فَاِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ اِلَيْهِ مِنْ سِحْرِهِمْ اَنَّهَا تَسْعٰى

    (Hz.) Musa da: “Evet tamam; siz atın (da marifetinizi görelim)” buyurmuşlardı. (Bunun üzerine sihirbazlar öyle acayip hünerler ortaya dökmüşler ve halkın gözlerini büyülemişlerdi ki, onları dehşet ve korku kaplamıştı. Böylece büyük bir sihirbazlık gösterisi yapmışlardı.) Sihir olarak yere attıkları ipleri ve değnekleri gerçekten koşuyormuş gibi göstermeyi (başarmışlardı).

  • 20:67

    فَاَوْجَسَ ف۪ي نَفْسِه۪ خ۪يفَةً مُوسٰى

    (Hz.) Musa (bile), bu yüzden (bir an) kendi içinde bir tür korku ve kuşkuya (telaşa) kapılmıştı.

  • 20:68

    قُلْنَا لَا تَخَفْ اِنَّكَ اَنْتَ الْاَعْلٰى

    (Biz ise ona) "Korkma!" (çünkü) "Muhakkak sen üstün geleceksin" diyerek (manevi destek sağlamıştık.)

  • 20:69

    وَاَلْقِ مَا ف۪ي يَم۪ينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُواۜ اِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍۜ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ اَتٰى

    “Şimdi sağ elindekini yere bırak, (senin asan) onların (göz boyama sanatıyla) yaptıklarını (tek tek) yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilekârlığıdır. (Oysa) Sihirbazlar hangi hünerle ortaya çıkarsa çıksın, (gösterileri) nereye varırsa varsın, onlar iflah olmayacak (ve başarıya ulaşamayacak)lardır.”

  • 20:70

    فَاُلْقِيَ السَّحَرَةُ سُجَّدًا قَالُٓوا اٰمَنَّا بِرَبِّ هٰرُونَ وَمُوسٰى

    (Artık gerçek anlaşılmış, böylece onların bütün yaptığı numara ve hileler boşa çıkmıştı. İşte orada sihirbazlar -ve dolayısıyla Firavun- yenilgiye uğramışlardı ve küçülüp mağlup şekilde çekilmek zorunda kalmışlardı.) Bunun üzerine (gerçeği öğrenen) sihirbazlar hep birden secdeye kapanmışlar; “Biz Harun’un ve Musa’nın Rabbine iman ettik” diyerek (herkesi şaşırtmışlardı).

  • 20:71

    قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْۜ اِنَّهُ لَكَب۪يرُكُمُ الَّذ۪ي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَۚ فَلَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ ف۪ي جُذُوعِ النَّخْلِۘ وَلَتَعْلَمُنَّ اَيُّنَٓا اَشَدُّ عَذَابًا وَاَبْقٰى

    (Firavun) Dedi ki: “Ben size izin vermeden önce ona (Musa’ya) inandınız öyle mi? Şüphesiz (her halde) o, size büyüyü öğreten (sihirbaz kesiminden) büyüklerinizden birisidir. O halde ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak kesip cezalandıracağım ve sizi hurma dallarında sallandırıp (asacağım). Siz de elbette, hangimizin azabı daha şiddetliymiş ve daha sürekliymiş öğrenmiş olacaksınız.”

  • 20:72

    قَالُوا لَنْ نُؤْثِرَكَ عَلٰى مَا جَٓاءَنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالَّذ۪ي فَطَرَنَا فَاقْضِ مَٓا اَنْتَ قَاضٍۜ اِنَّمَا تَقْض۪ي هٰذِهِ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ

    (Sihirbazlar ise ona:) “Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratan (Rabbimize) karşı seni asla ‘tercih edip-seçmeyiz.’ Ne şekilde karar verip yürütebileceksen, haydi durma, hükmünü yerine getir; zaten sen, sadece bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin” deyip (imanlarında sağlam durmuşlardı.)

  • 20:73

    اِنَّٓا اٰمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا وَمَٓا اَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِۜ وَاللّٰهُ خَيْرٌ وَاَبْقٰى

    (İman eden sihirbazlar:) “Bizim (hem bilmeden) yaptığımız hatalarımızı (hem de) senin bize zorla yaptırdığın sihir (günahımızı) bağışlaması umuduyla Allah’a iman ettik. Çünkü Allah, (sevabı) daha hayırlıdır ve (cezası) daha sürekli (Bâki) olandır” (diyerek mü’mince davranmışlardı).

  • 20:74

    اِنَّهُ مَنْ يَأْتِ رَبَّهُ مُجْرِمًا فَاِنَّ لَهُ جَهَنَّمَۜ لَا يَمُوتُ ف۪يهَا وَلَا يَحْيٰى

    "Gerçek şu ki, kim Rabbine suçlu-günahkâr olarak gelirse, hiç şüphe yok, onun için cehennem vardır. Orada ise, ne ölüp (kurtulacak), ne de hayat (ve huzura) kavuşacaklardır.”

  • 20:75

    وَمَنْ يَأْتِه۪ مُؤْمِنًا قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلٰىۙ

    "Kim (de Rabbine) O'na iman edip salih amellerde bulunarak (huzuruna) gelirse, işte onlar, onlar için de yüksek dereceler vardır."

  • 20:76

    جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُ۬ا مَنْ تَزَكّٰى۟

    "İçlerinde ebedi kalacakları altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan Adn cennetleri de (onlarındır). Ve işte bu, (küfür ve kötülükten) arınmış olanların karşılığıdır."