-
20:52
قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبّ۪ي ف۪ي كِتَابٍۚ لَا يَضِلُّ رَبّ۪ي وَلَا يَنْسٰىۘ
(Musa:) “Onların bilgisi Rabbimin yanındaki bir kitaptadır. (Bütün hayatları, sevapları ve günahları kayıtlıdır.) Rabbim asla şaşmaz ve unutmaz” demişti.
-
20:53
اَلَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ مَهْدًا وَسَلَكَ لَكُمْ ف۪يهَا سُبُلًا وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًۜ فَاَخْرَجْنَا بِه۪ٓ اَزْوَاجًا مِنْ نَبَاتٍ شَتّٰى
“Ki (Rabbim), yeryüzünü (hızla döndüğü halde sarsılmayasınız diye, adeta) sizin için bir beşik haline getirdi, onda sizin için yollar döşedi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardı (ve istifadeniz için yayıverdi).”
-
20:54
كُلُوا وَارْعَوْا اَنْعَامَكُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي النُّهٰى۟
(Ki yeryüzünde bitirdiğimiz ekin ve meyvelerden) Yiyin ve hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz, bunda (çirkinlik ve kötülükten nehyeden) vicdan ve sağduyu sahipleri için elbette ayetler vardır.
-
20:55
مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَف۪يهَا نُع۪يدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً اُخْرٰى
Sizi ondan (topraktan) yarattık, ona geri iade edip (kabre) sokuvereceğiz ve sizi bir kere daha ondan (mahşere) çıkaracağız.
-
20:56
وَلَقَدْ اَرَيْنَاهُ اٰيَاتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَاَبٰى
Andolsun, Biz ona (Firavun’a ve etbaına) ayetlerimizin tümünü gösterdik; fakat o, (yine de) yalanladı ve ayak diretip (imana yanaşmadı).
-
20:57
قَالَ اَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ اَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَا مُوسٰى
(Zulüm saltanatının yıkılacağı kuşkusuyla Firavun) Dedi ki: "Ey Musa, sen bizi sihrinle yurdumuzdan sürüp çıkarmaya (makam ve imkânlarımıza konmaya) mı geldin?"
-
20:58
فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍ مِثْلِه۪ فَاجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا لَا نُخْلِفُهُ نَحْنُ وَلَٓا اَنْتَ مَكَانًا سُوًى
“Madem öyle, biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz; şimdi sen, seninle bizim aramızda bir 'buluşma zamanı ve yeri' tespit et, bizim de, senin de (muhalefet edip) karşı çıkmayacağımız açık, geniş bir yer olsun" dedi.
-
20:59
قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزّ۪ينَةِ وَاَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى
(Musa) Dedi ki: "Buluşma (ve haklılığımızı ispatlama) zamanımız, (ülkenin yaklaşan ulusal) bayram günü ve insanların toplanacağı kuşluk vakti (olsun ki herkes gerçekleri görüp anlasın)."
-
20:60
فَتَوَلّٰى فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ اَتٰى
Böylelikle Firavun arkasını dönüp ayrılmış, hileli düzenini (yürütecek büyücüleri) bir araya toplamış, sonra da (buluşma yerine) gelmiş (bulunmaktaydı).
-
20:61
قَالَ لَهُمْ مُوسٰى وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا فَيُسْحِتَكُمْ بِعَذَابٍۚ وَقَدْ خَابَ مَنِ افْتَرٰى
Musa onlara dedi ki: "Size yazıklar olsun, Allah'a karşı yalan düzüp uydurmayın, sonra bir azap ile kökünüzü kurutur(sa pişman ve perişan olmayın). Yalan düzüp uyduran(ların) gerçekten yok olup gittiklerini (unutmayın)."
-
20:62
فَتَنَازَعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ وَاَسَرُّوا النَّجْوٰى
Bunun üzerine (sihirbazlar da), kendi aralarında durumlarını (görüşüp) tartışmaya başlamış ve gizli konuşmalara (ve hazırlıklara) geçmiş durumdaydılar.
-
20:63
قَالُٓوا اِنْ هٰذَانِ لَسَاحِرَانِ يُر۪يدَانِ اَنْ يُخْرِجَاكُمْ مِنْ اَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَر۪يقَتِكُمُ الْمُثْلٰى
Dediler ki: “Bunlar (Musa ve Harun) herhalde iki sihirbazdır. (Ey Firavun ve yakın çevresi!) Sizi sihirleriyle yurdunuzdan sürüp-çıkarmak (imkân ve iktidarınıza konmak) ve örnek olarak tutturduğunuz yolunuzu (dininizi, düzeninizi) ortadan kaldırmak istiyorlar.”
-
20:64
فَاَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ ثُمَّ ائْتُوا صَفًّاۚ وَقَدْ اَفْلَحَ الْيَوْمَ مَنِ اسْتَعْلٰى
(Sihirbazlar birbirine:) "Bundan ötürü (bütün sihir, hilekârlık ve) tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra gruplar (yardımlaşan saflar) halinde gelin; (ve olanca gayretinizi gösterin ki) bugün üstünlük sağlayanlar, gerçekten kurtuluşa ve başarıya ulaşmış (sayılırlar)."