313. Sayfa

16. Cüz

  • 20:38

    اِذْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اُمِّكَ مَا يُوحٰىۙ

    (Ey Musa!) “Hani o zaman, annene (seni kurtarması için yapması gereken şeyi) vahyedileni (Biz) vahyetmiştik.” (Ona şöyle ilham ve ikaz etmiştik:)

  • 20:39

    اَنِ اقْذِف۪يهِ فِي التَّابُوتِ فَاقْذِف۪يهِ فِي الْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّ ل۪ي وَعَدُوٌّ لَهُۜ وَاَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِنّ۪يۚ وَلِتُصْنَعَ عَلٰى عَيْن۪يۢ

    “Onu (çocuğunu öldürülmekten korumak üzere bir) sandığın içine koyup suya bırak, böylece su onu sahile atsın ki; onu Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacak (ve kendisine sahip çıkacak)tır. (Ey Musa, böylece zahiren Firavun’un himayesinde, ama gerçekte Benim nezaretimde) Gözümün önünde yetiştirilmen için, Kendimden senin üzerine bir sevgi yöneltip yerleştirdim.”

  • 20:40

    اِذْ تَمْش۪ٓي اُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى مَنْ يَكْفُلُهُۜ فَرَجَعْنَاكَ اِلٰٓى اُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَۜ وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا۠ فَلَبِثْتَ سِن۪ينَ ف۪ٓي اَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلٰى قَدَرٍ يَا مُوسٰى

    “Hani kız kardeşin gezinip (suya salınan sandığı takip edip Firavun Sarayı’na giderek); ‘Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?’ demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirivermiş olduk ki, gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. (Ve yine istemeden) Sen bir insan öldürmüştün de, Biz seni (tutuklanmaktan ve) tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir imtihandan geçirip-denemiştik.' Ey Musa, (ayrıca gittiğin) Medyen halkı arasında da yıllarca (Benim inayet ve himayemle) kalmıştın, sonra bir kader üzerine (tekrar buraya) gelmiştin.”

  • 20:41

    وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْس۪يۚ

    "(Şimdi de) Seni Kendim için seçtim (yetiştirdim ve peygamberlikle şereflendirdim)."

  • 20:42

    اِذْهَبْ اَنْتَ وَاَخُوكَ بِاٰيَات۪ي وَلَا تَنِيَا ف۪ي ذِكْر۪يۚ

    "Sen ve kardeşin (Harun) ayetlerimle (Tevrat hükümleriyle ve mucizelerimle) gidin ve Beni zikretmede (emirlerimi tebliğ etmede ve Firavun güçlerine karşı Bana güvenmede) gevşeklik göstermeyin."

  • 20:43

    اِذْهَبَٓا اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۚ

    "(Artık) İkiniz (birlikte) Firavun'a gidin (gerçekleri bildirin), çünkü o iyice azmış vaziyettedir."

  • 20:44

    فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ اَوْ يَخْشٰى

    (Her şeye rağmen) "Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt alıp-düşünür veya içi titreyip korkar (siz görevinizi yerine getirin ve sorumluluğu ona yükleyin)."

  • 20:45

    قَالَا رَبَّنَٓا اِنَّنَا نَخَافُ اَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَٓا اَوْ اَنْ يَطْغٰى

    Dediler ki: “Rabbimiz, gerçekten onun (Firavun’un) bize karşı 'taşkın bir tutum takınmasından' ya da 'azgın davranmasından' korkuyoruz.”

  • 20:46

    قَالَ لَا تَخَافَٓا اِنَّن۪ي مَعَكُمَٓا اَسْمَعُ وَاَرٰى

    Allah buyurdu ki: "Siz ikiniz (sakın) korkmayın, çünkü Ben sizinle beraberim; (her şeyi ve her halinizi, her an) işitiyorum ve görüyorum."

  • 20:47

    فَأْتِيَاهُ فَقُولَٓا اِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَاَرْسِلْ مَعَنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْۜ قَدْ جِئْنَاكَ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكَۜ وَالسَّلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدٰى

    Haydi ona gidin de: "Biz senin Rabbinin elçileriyiz, İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder ve onlara (artık) azap ve eziyet etme… Biz kesinlikle sana Rabbinden bir ayetle geldik. Selam, hidayete tâbi olanların üzerine olsun" deyiverin.

  • 20:48

    اِنَّا قَدْ اُوحِيَ اِلَيْنَٓا اَنَّ الْعَذَابَ عَلٰى مَنْ كَذَّبَ وَتَوَلّٰى

    (Ayrıca Firavun’a:) "Hakikaten bize vahyolundu ki; kesinlikle azap, (peygamberi ve davetini) yalanlayanların ve (İslam’dan) yüz çevirip (buyruklarına karşı çıkanların) üstünedir" (gerçeğini iletin).

  • 20:49

    قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَا مُوسٰى

    (Ona gidip aynı şeyleri tekrarladıklarında ise Firavun onlara:) "Siz ikinizin Rabbi de kimmiş ey Musa?" demişti.

  • 20:50

    قَالَ رَبُّنَا الَّذ۪ٓي اَعْطٰى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدٰى

    (O da:) “Bizim Rabbimiz her şeye yaratılışını (varlığının icabını, fıtrat kanunlarını ve yaşam koşullarını) veren ve sonra hidayet (hayır ve hizmet) yolunu Gösterendir” yanıtını vermişti.

  • 20:51

    قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْاُولٰى

    (Firavun dedi ki:) “Peki ya geçmiş çağlardakilerin ve ülkelerin durumu ne haldedir?” (Onlara nasıl muamele edilecektir?)