281. Sayfa

15. Cüz

  • İsrâ Suresi

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

    Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

  • 17:1

    سُبْحَانَ الَّذ۪ٓي اَسْرٰى بِعَبْدِه۪ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذ۪ي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ

    • NOT: [İSRA SURESİ ilk ayetlerinde: a-Hem Miraç hadisesinin hikmet ve hedefleri anlatılmaktadır. b-Hem Mescid-i Aksa’nın (Kudüs ve Filistin topraklarının) ve civarının; Doğu Akdeniz Havzası, Türkiye, Mısır, Sudan, Suriye, Irak, İran ve Arabistan yarımadasının, iklim ve bitki ürünleri ve yer altı zenginlikleri bakımından bereketli kılındığı, ve özellikle Hakk Dinin ve büyük medeniyetlerin beşiği yapıldığı vurgulanmaktadır. c-Hem de Beni İsrail’in küfür ve zulüm ehlinin kirli geçmişlerine ve günümüzdeki acı akıbetlerine işaret buyrulmaktadır.]

    Bazı ayetlerimizden (ibret ve hikmet mucizelerimizden) kendisine göstermek için, (en makbul ve muhterem) kulunu (Hz. Muhammed’i AS) bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren (oradan da bütün gök katlarına yükseltip kudret ve hikmet eserlerini seyrettiren. Bak: İsrâ-93) O (Allah) Yücedir. (Sübhan olup her türlü hata ve noksanlıktan münezzehtir.) Gerçekten O (her şeyi, herkesi, her sesi ve kalpten geçeni) İşitendir, Görendir. (Öyle ise devamlı O’nun huzurunda bulunduğunuzu unutmayınız.) [Not: Böylece insanlar içerisinden seçip Kendi Zatına en güzel ve en mükemmel Halife makamına eriştirdiği Hz. Muhammed’e (SAV), Kâinatın bütün tabakalarını ve oralardaki harika yaratıklarını bizzat göstermek ve İlahi müjde ve mesajlarını hepsine iletmek üzere, Onu Mİ’RAC’a çıkarmıştır.]

  • 17:2

    وَاٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اَلَّا تَتَّخِذُوا مِنْ دُون۪ي وَك۪يلًاۜ

    Biz Musa'ya da kitap verip (aydınlatmıştık) ve (insanlara: Rabbiniz olan) "Benden başka vekil edinmeyin!" (buyruğumu ulaştırmak veya peygamberiniz olarak benden başkasına güvenip itaat etmeyin) diye (uyarmak üzere), onu (Hz. Musa’yı ve Tevrat’ı) İsrailoğullarına hidayet rehberi kılmıştık.

  • 17:3

    ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍۜ اِنَّهُ كَانَ عَبْدًا شَكُورًا

    (Ayrıca) Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızın (ve kurtardıklarımızın) çocuklarını (ve torunlarını) da (Hakk’tan ve hayırdan ayrılmayınız! diye uyarmak üzere Musa’yı yolladık.) Şüphesiz o (Nuh), şükreden bir kul idi. (Onun sabrını ve sadakatini örnek almalısınız.)

  • 17:4

    وَقَضَيْنَٓا اِلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ فِي الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِي الْاَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوًّا كَب۪يرًا

    Biz Kitapta (Levh-i Mahfuz’da -kader programında-, olacakları önceden bildiğimizden) İsrailoğullarına şu hükmü verip (kararlaştırdık): “Muhakkak siz yer(yüzün)de iki defa (çok yaygın ve azgın bir fesatlıkla) bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle böbürlenip şımaracaksınız. (Ekonomik, askeri ve siyasi gücü ele geçirecek ve bölgeye hükümran olacaksınız. Ne var ki bununla şımaracak; haksızlığa ve ahlâksızlığa başlayacaksınız.)

  • 17:5

    فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ اُو۫لٰيهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَنَٓا اُو۬ل۪ي بَأْسٍ شَد۪يدٍ فَجَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِۜ وَكَانَ وَعْدًا مَفْعُولًا

    Nitekim (bunlardan) ilk vaid (birinci azgınlığınızı cezalandırma vakti) geldiği zaman güç ve şiddet sahibi kullarımızı (İslam kaynaklarında Buhtunnasr, Batılılarca Nabukadnezar denen komutanı ve ordularını) üzerinize gönderdik de sizi evlerin aralarına kadar girip araştırıp (buldular, yurtlarınızı ve zulüm saltanatlarınızı yıktılar). Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü (ve tarihte aynen gerçekleşmiş bulunmaktaydı.)

  • 17:6

    ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَاَمْدَدْنَاكُمْ بِاَمْوَالٍ وَبَن۪ينَ وَجَعَلْنَاكُمْ اَكْثَرَ نَف۪يرًا

    Sonra size tekrar “güç ve kuvvet sağlayıp onların (insanların) üzerine geri döndürmüş olacağız”, size mallar ve çocuklarla destek çıkacağız, (karşılıksız dolarla ve masonik organizasyonlarla Siyonist sömürü saltanatını kuracaksınız) ve sizin cemaat ve teşkilatınızı da (etkinleştirip) çoğaltacağız. (Örneğin, BM ve NATO gibi kuruluşları güdümünüze alıp söz sahibi olacak ve kötü amaçlarınız için kullanmaya kalkışacaksınız!..)

  • 17:7

    اِنْ اَحْسَنْتُمْ اَحْسَنْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ وَاِنْ اَسَأْتُمْ فَلَهَاۜ فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ لِيَسُٓؤُ۫ا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ اَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْب۪يرًا

    İşte (böyle bir durumda) şayet iyilik (ve adalet) ederseniz, kendi nefsinize (ve menfaatinize) iyilik olacaktır. Yok, eğer kötülük (ve zulüm) ederseniz, o da kendi aleyhinize (sonuçlar doğuracaktır. Ama siz maalesef yine zulüm ve kötülük yoluna sapacak, elinizdeki ve emrinizdeki imkân ve iktidarları Siyonist hayallerinizi ve şeytani niyetinizi gerçekleştirmek için korkunç bir haksızlık ve ahlâksızlık yolunda kullanacaksınız. Dünya’yı savaş ve soygun alanına çevirecek ve insanları birbirine kırdıracaksınız.) Arkasından bu sonuncu (sapkınlık ve şımarıklığınızı cezalandırma) zamanı gelince, size öyle (Mü’min ve Mücahit kullarımızı göndereceğiz ki), yüzlerinizi kötüleştirsinler (servet ve saltanatınızı yıkıp sizi dize getirsinler, yüzlerinizi yere sürdürsünler) ve ilk kez girdikleri (Buhtunnasr veya Hz. Ömer döneminde Kudüs’ü fethettikleri) gibi tekrar yine Mescid’i (Aksa’ya) girsinler ve ele geçirdikleri (hainleri, katilleri ve mel’ânet merkezlerini) mahvu perişan etsinler. (Böylece Siyonist saltanatınıza son versinler ve İsrail denen beşeriyet bünyesindeki kanser urunu kesip temizlesinler. Ey Beni İsrail, bu Allah’ın va’adi ve tehdididir ki, mutlaka yaşayacaksınız!)