-
16:43
وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ اِلَّا رِجَالًا نُوح۪ٓي اِلَيْهِمْ فَسْـَٔلُٓوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَۙ
Biz Senden evvel de; kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (dişilerden, cinnlerden, meleklerden peygamberler) göndermedik. Eğer (bir konuyu) bilmiyorsanız zikir (ilim, irfan ve Kur’an) ehline sorun (ki cevabını söylesinler. Böylece doğru ve doyurucu bilgiye ancak; konunun uzmanı olan kişilere sormakla ve okuyup araştırmakla erişilecektir).
-
16:44
بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِۜ وَاَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ اِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
(Nebiler ve zikir ehli) Apaçık delillerle, (nakli ve akli hikmetlerin yazıldığı) kitaplar(daki hakikatlerle cevap verirler. Ey Resulüm!) Sana da bu Zikri (Kur’an’ı) indirdik ki, kendilerine gönderilen (ayetleri) insanlara açıklayasın, ta ki tefekkür etsinler (düşünüp gerçeği görsünler diye)... [Not: Demek ki Kur’an’ın anlaşılması ve İslam’ın doğru yaşanması için Hz. Peygambere ve sünnetine ihtiyaç görülmektedir. Efendimiz sadece “tebliğ” ile değil, aynı zamanda “tebyin=ayetleri izah etme” ile de görevlidir.]
-
16:45
اَفَاَمِنَ الَّذ۪ينَ مَكَرُوا السَّيِّـَٔاتِ اَنْ يَخْسِفَ اللّٰهُ بِهِمُ الْاَرْضَ اَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَۙ
Öyle ise (hâlâ), sinsice ‘kötülüğü örgütleyip düzenleyenler’ (ve çeşitli tuzak sistemler üretenler), Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden (başlarına bir) azabın gelmeyeceğinden emin midirler?
-
16:46
اَوْ يَأْخُذَهُمْ ف۪ي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُمْ بِمُعْجِز۪ينَۙ
Ya da onlar, (gafletle) dönüp dolaşmaktalarken, (İlahi azabın) onları yakalayıvermesinden (nasıl emindirler ve neye güvenmektedirler?) Ki onlar (bu konuda Allah'ı) aciz bırakacak değildirler.
-
16:47
اَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلٰى تَخَوُّفٍۜ فَاِنَّ رَبَّكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ
Veya “(Allah’ın) Onları bir korku (ve kuşku) üzere iken aniden yakalamayacağından (güvende midirler?” Öyle ise hemen tevbe edip Hakka dönmelidirler). Şüphesiz Rabbiniz çok Şefkatlidir, çok Merhametlidir.
-
16:48
اَوَلَمْ يَرَوْا اِلٰى مَا خَلَقَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍ يَتَفَيَّؤُ۬ا ظِلَالُهُ عَنِ الْيَم۪ينِ وَالشَّمَٓائِلِ سُجَّدًا لِلّٰهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ
(O inkârcı akılsızlar) Allah'ın (hiç ortada yok iken) herhangi bir şeyden (moleküllerden, hücrelerden ve elementlerden) yarattığına (canlı-cansız harika varlıklara) bakmıyorlar mı? Ki onların gölgeleri küçülerek sağdan ve soldan Allah'a secde eder vaziyette dönmektedirler.
-
ساجد
Secde
-
16:49
وَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ مِنْ دَٓابَّةٍ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ
Göklerdekiler ve yeryüzünde mevcut bütün 'dabbeler' (canlı varlıklar) ve melekler hiç büyüklenmeden Allah’a secde etmektedirler.
-
16:50
يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ۟
(Melekler ve gerçek mü'minler) Üstlerinden (her an bir azap göndermeye Kâdir olan) Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi (emrolunduğu şekilde, emrolunduğu vakitte, emrolunduğu ölçüde ve gönül rızası içinde) yapma gayretindedirler.
-
16:51
وَقَالَ اللّٰهُ لَا تَتَّخِذُٓوا اِلٰهَيْنِ اثْنَيْنِۚ اِنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَاِيَّايَ فَارْهَبُونِ
Allah buyurmuştur ki: "(Sakın) İki (ve daha fazla) ilah edinmeyin: O, ancak tek bir İlahtır. Öyleyse Benden, yalnızca Benden korkun (ki böylece müttaki olursunuz)."
-
16:52
وَلَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَهُ الدّ۪ينُ وَاصِبًاۜ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَتَّقُونَ
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Din de daima O’nundur. (Kıyamete kadar yalnız O’nun hükmü uygulanacaktır.) Gerçek böyle iken siz hâlâ Allah'tan başkalarından mı korkuyorsunuz?
-
16:53
وَمَا بِكُمْ مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنَ اللّٰهِ ثُمَّ اِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فَاِلَيْهِ تَجْـَٔرُونَۚ
Size ulaşan her nimet Allah’tandır. Sonra size bir sıkıntı dokunduğunda dönüp yalvaracağınız makam da yalnız O’dur.
-
16:54
ثُمَّ اِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ
Sonra sizden o sıkıntıyı giderdiği zaman ise, (maalesef) içinizden birtakımı Rablerine (tekrar) şirk koşup durur.