-
12:79
قَالَ مَعَاذَ اللّٰهِ اَنْ نَأْخُذَ اِلَّا مَنْ وَجَدْنَا مَتَاعَنَا عِنْدَهُٓۙ اِنَّٓا اِذًا لَظَالِمُونَ۟
(Hz. Yusuf ise:) "Eşyamızı kendisinde bulduğumuz kişinin dışında, başka birisini alıkoymamızdan Allah'a sığınırız. Yoksa bu durumda kuşkusuz biz zalim oluruz" demişti.
-
12:80
فَلَمَّا اسْتَيْـَٔسُوا مِنْهُ خَلَصُوا نَجِيًّاۜ قَالَ كَب۪يرُهُمْ اَلَمْ تَعْلَمُٓوا اَنَّ اَبَاكُمْ قَدْ اَخَذَ عَلَيْكُمْ مَوْثِقًا مِنَ اللّٰهِ وَمِنْ قَبْلُ مَا فَرَّطْتُمْ ف۪ي يُوسُفَۚ فَلَنْ اَبْرَحَ الْاَرْضَ حَتّٰى يَأْذَنَ ل۪ٓي اَب۪ٓي اَوْ يَحْكُمَ اللّٰهُ ل۪يۚ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِم۪ينَ
(Kardeşleri) Ondan (Bünyamin’i geri almaktan) umutlarını kestikleri zaman, (durumu) kendi aralarında görüşmek üzere bir yana çekilmişlerdi. Onların büyükleri dedi ki: “Babanızın size karşı Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda yaptığımız aşırılığı (işlediğimiz suçu) bilmez misiniz? Artık (bundan böyle) ben, ya babam bana müsaade edinceye veya Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar (bu) yerden kesin olarak ayrılmayacağım. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır” (demiş ve eklemişti):
-
12:81
اِرْجِعُٓوا اِلٰٓى اَب۪يكُمْ فَقُولُوا يَٓا اَبَانَٓا اِنَّ ابْنَكَ سَرَقَۚ وَمَا شَهِدْنَٓا اِلَّا بِمَا عَلِمْنَا وَمَا كُنَّا لِلْغَيْبِ حَافِظ۪ينَ
“Dönün babanıza ve deyin ki: Ey babamız, senin (o çok sevdiğin ve güvendiğin) oğlun (Bünyamin), gerçekten hırsızlık etti. Biz, (görüp) bildiğimizden başkasına şahitlik etmemekteyiz. Biz gaybın bekçileri (ve bilicileri) de değiliz.”
-
12:82
وَسْـَٔلِ الْقَرْيَةَ الَّت۪ي كُنَّا ف۪يهَا وَالْع۪يرَ الَّت۪ٓي اَقْبَلْنَا ف۪يهَاۜ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ
(Eğer bize inanmazsan) "İçinde (misafir) olduğumuz şehrin (halkına) sor, hem kendisiyle birlikte (geri dönüp) geldiğimiz kervana da (sor). Biz gerçekten doğruyu söyleyenleriz."
-
12:83
قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ اَنْفُسُكُمْ اَمْرًاۜ فَصَبْرٌ جَم۪يلٌۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَن۪ي بِهِمْ جَم۪يعًاۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ
(Evlerine vardıklarında Hz. Yakub onlara) Dedi ki: "Belki nefsiniz sizi yanıltıp (böyle kötü) bir işe (ve yeni bir hileye) sürüklemiş de (olabilir). Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırla (Allah’a tevekkül edip, teslimiyet göstermektir.) Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların hepsini bana getirir. (Zira hasretim bir iken, şimdi iki katına çıkmış vaziyettedir!..) Şüphesiz O (Allah CC, her şeyi) hakkıyla Bilendir. Hüküm ve Hikmet sahibidir."
-
12:84
وَتَوَلّٰى عَنْهُمْ وَقَالَ يَٓا اَسَفٰى عَلٰى يُوسُفَ وَابْيَضَّتْ عَيْنَاهُ مِنَ الْحُزْنِ فَهُوَ كَظ۪يمٌ
Ve (babaları Yakub) onlardan yüz(ünü) çevirdi ve: "Ey Yusuf'a karşı (artan dayanılmaz) kahrım, (hüzün ve hasret duygularım!)" dedi ve gözleri üzüntüsünden (ve stresten ağardıkça) ağardı (ve kapandı). Ki yutkundukça yutkunmakta (hilekâr evlatlarına olan kırgınlığını içine atmakta ve acısını kalbine gömmekteydi).
-
12:85
قَالُوا تَاللّٰهِ تَفْتَؤُ۬ا تَذْكُرُ يُوسُفَ حَتّٰى تَكُونَ حَرَضًا اَوْ تَكُونَ مِنَ الْهَالِك۪ينَ
(Evlatları ise ona:) "Allah adına, hayret ki (sen) hâlâ Yusuf'u anıp durmaktasın. Sonunda (ya kahrından çok ağır şekilde) hastalanacaksın, ya da helake uğrayanlardan olacaksın" diyerek (çıkışmışlardı.)
-
12:86
قَالَ اِنَّمَٓا اَشْكُوا بَثّ۪ي وَحُزْن۪ٓي اِلَى اللّٰهِ وَاَعْلَمُ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
(Hz. Yakub:) “Ben bu büyük acımı ve tüm sıkıntılarımı sadece Allah’a arz ediyorum. (Başka hiç kimseye ne minnet ediyorum ne de medet bekliyorum.) Ve Allah’tan (bir feraset ve faziletle) sizin bilmediğiniz (ve akıl erdiremediğiniz) şeyleri de biliyorum (ve bekliyorum)” açıklamasını yapmıştı.