260. Sayfa

13. Cüz

  • 14:43

    مُهْطِع۪ينَ مُقْنِع۪ي رُؤُ۫سِهِمْ لَا يَرْتَدُّ اِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْۚ وَاَفْـِٔدَتُهُمْ هَوَٓاءٌۜ

    (O gün öyle bir hale geleceklerdir ki) Başlarını dikerek panikle kaçışıvereceklerdir, göz uçları (dehşete kapılıp donmuş gibi) kendilerine dönüp çevrilmeyecektir. (Herkes en yakınlarını bile unutup, kendi derdine düşecektir) ve gönülleri sanki bomboş kesilmiştir.

  • 14:44

    وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۙ نُجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَۜ اَوَلَمْ تَكُونُٓوا اَقْسَمْتُمْ مِنْ قَبْلُ مَا لَكُمْ مِنْ زَوَالٍۙ

    (Şimdi Sen) Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gün) zulmedenler şöyle diyecekler: "(Ya Rabbi) Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına cevap verelim ve elçilere itaat edelim." Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval (helak edilme, sonu gelme ve hesaba çekilme) yoktur diye and içenler, sizler değil miydiniz?

  • 14:45

    وَسَكَنْتُمْ ف۪ي مَسَاكِنِ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ وَتَبَيَّنَ لَكُمْ كَيْفَ فَعَلْنَا بِهِمْ وَضَرَبْنَا لَكُمُ الْاَمْثَالَ

    Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri mevkilerde oturmuş (ve iktidar sahibi olmuş)tunuz. (Hakk’tan saptıkları için) Onlara ne yaptığımız (ve nasıl davrandığımız) da size açıklanmıştı ve size örnekler de aktarmıştık. (Ama siz ibret almamıştınız.)

  • 14:46

    وَقَدْ مَكَرُوا مَكْرَهُمْ وَعِنْدَ اللّٰهِ مَكْرُهُمْۜ وَاِنْ كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ

    Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)

  • 14:47

    فَلَا تَحْسَبَنَّ اللّٰهَ مُخْلِفَ وَعْدِه۪ رُسُلَهُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ ذُو انْتِقَامٍۜ

    Sakın ha, Allah'ı; elçilerine (ve Hakk davetçilerine) verdiği sözden (ve zafer va’adinden) dönecek sanma(yın). Gerçekten Allah Azîz’dir, İntikam sahibidir. (Ey zalimler ve hainler, sizin de zulüm ve hıyanetlerinizin hesabını soracak, saltanatınızı yıkacaktır.)

  • 14:48

    يَوْمَ تُبَدَّلُ الْاَرْضُ غَيْرَ الْاَرْضِ وَالسَّمٰوَاتُ وَبَرَزُوا لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ

    (Kıyamet saati gelip de) Yerin başka bir yere (Dünya’nın farklı bir görünüme), göklerin de (başka âlemlere) dönüştürüldüğü gün; onlar tek olan, Kahhâr olan Allah'ın huzuruna çıka(rıla)caklardır. (Her şeyin hesabı sorulacak, hak ettikleri karşılığı bulacaklardır.)

  • 14:49

    وَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ يَوْمَئِذٍ مُقَرَّن۪ينَ فِي الْاَصْفَادِۚ

    O gün suçlu-günahkârların (sıkıca birbirine zincirlerle bağlandıkları) kelepçelere vurulduklarını göreceksin.

  • 14:50

    سَرَاب۪يلُهُمْ مِنْ قَطِرَانٍ وَتَغْشٰى وُجُوهَهُمُ النَّارُۙ

    Onların giyimleri (bedenlerini kavuran) katrandandır, yüzlerini ise ateş bürümektedir.

  • 14:51

    لِيَجْزِيَ اللّٰهُ كُلَّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ

    (Bu azap,) Allah'ın herkesi kendi kazandığıyla cezalandırması (ve yaptıkları hile ve hıyanet cinsinden intikam alması) içindir. Şüphesiz Allah’ın, hesaba çekmesi pek süratlidir.

  • 14:52

    هٰذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِه۪ وَلِيَعْلَمُٓوا اَنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ

    İşte bu (Kur’an) insanlara açık bir tebliğdir ki; bununla hem ikaz (ve irşad edilsinler,) hem Allah'ın, (ibadet olunacak ve emri uygulanacak) yegâne İlah olduğunu bilsinler, hem de aklıselim sahipleri (her konuda Kur’an’dan ilim, ibret ve hikmet öğrenmek üzere dikkatle okuyup) tefekkür ve tezekkür etsinler (diye gönderilmiştir).