259. Sayfa

13. Cüz

  • 14:34

    وَاٰتٰيكُمْ مِنْ كُلِّ مَا سَاَلْتُمُوهُۜ وَاِنْ تَعُدُّوا نِعْمَتَ اللّٰهِ لَا تُحْصُوهَاۜ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَظَلُومٌ كَفَّارٌ۟

    Hem (Rabbiniz) size istediğiniz (ve ihtiyaç hissettiğiniz) her şeyden verdi. Eğer Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışırsanız, onu (bir genelleme olarak bile) sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür. (Bu nedenle insanların çoğu şükretmek yerine şekavete yönelmektedir.)

  • 14:35

    وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّ اجْعَلْ هٰذَا الْبَلَدَ اٰمِنًا وَاجْنُبْن۪ي وَبَنِيَّ اَنْ نَعْبُدَ الْاَصْنَامَۜ

    Hani bir zaman İbrahim şöyle demişti: "Ey Rabbim bu beldeyi (ve bölgeyi) güvenli (ve bereketli) kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten (ve tağuti düzenlerin peşine gitmekten) uzak tut. (Zira hidayet Sendendir.)

  • 14:36

    رَبِّ اِنَّهُنَّ اَضْلَلْنَ كَث۪يرًا مِنَ النَّاسِۚ فَمَنْ تَبِعَن۪ي فَاِنَّهُ مِنّ۪يۚ وَمَنْ عَصَان۪ي فَاِنَّكَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

    "Rabbim, gerçekten onlar (tağutlar ve tabulaştırılan şahıslar) insanlardan birçoğunu şaşırtıp Hakk’tan saptırdı. Bundan böyle kim bana uyarsa, artık o bendendir, kim bana isyan ederse elbette Sen, (onlara tevbe nasip edip) Bağışlayansın, Esirgeyensin."

  • 14:37

    رَبَّنَٓا اِنّ۪ٓي اَسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّت۪ي بِوَادٍ غَيْرِ ذ۪ي زَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِۙ رَبَّنَا لِيُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ فَاجْعَلْ اَفْـِٔدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْو۪ٓي اِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ

    (İbrahim;) “Rabbimiz gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını (Hz. İsmail’i ve annesi Hacer’i) Beyt-i Haram (Kutsal Ev’in-Kâbe’nin) yanında, ekini olmayan (ıssız ve çorak) bir vadiye yerleştirdim; (ki Mekke’yi kutlu yerleşim alanı yapsınlar…) Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar (ve devamlı ihtiyaç duyup Sana yalvarsınlar) diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalplerini onlara (ve mübarek topraklara) ilgi duyar kıl ve onları (dünyanın her tarafında yetişen çeşitli) ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler.”

  • 14:38

    رَبَّنَٓا اِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْف۪ي وَمَا نُعْلِنُۜ وَمَا يَخْفٰى عَلَى اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ فِي الْاَرْضِ وَلَا فِي السَّمَٓاءِ

    “Rabbimiz şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şeyin Allah'a gizli kalması (mümkün değildir).”

  • 14:39

    اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي وَهَبَ ل۪ي عَلَى الْكِبَرِ اِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَۜ اِنَّ رَبّ۪ي لَسَم۪يعُ الدُّعَٓاءِ

    "Hamd Allah'a aittir ki, O bana ihtiyarlığa rağmen İsmail'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı İşiten (ve dileklerimizi veren)dir."

  • 14:40

    رَبِّ اجْعَلْن۪ي مُق۪يمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۗ رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَٓاءِ

    “Rabbim, beni (huzur ve şuurla) namazda (ve İslam’a bağlılıkta) sürekli kıl, soyumdan olanları da (iman, istikamet ve ibadetten ayırma). Rabbimiz, duamı kabul buyur (amacımı ve ihtiyacımı gerçekleştir.)

  • 14:41

    رَبَّنَا اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ۟

    “Rabbimiz, hesap için (mahşere) kalkılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü’minleri bağışla (ve cennetine eriştir).”

  • 14:42

    وَلَا تَحْسَبَنَّ اللّٰهَ غَافِلًا عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَۜ اِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ ف۪يهِ الْاَبْصَارُۙ

    (Ey insan!) Sakın sanma ki; Allah zalimlerin yaptıklarından gafil (habersiz ve ilgisiz)dir. Sadece onları, gözlerin dehşetle döneceği (korku ve şaşkınlıktan bakışlarına baygınlık geleceği) bir güne kadar ertelemektedir.