-
11:29
وَيَا قَوْمِ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مَالًاۜ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ وَمَٓا اَنَا۬ بِطَارِدِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ اِنَّهُمْ مُلَاقُوا رَبِّهِمْ وَلٰكِنّ۪ٓي اَرٰيكُمْ قَوْمًا تَجْهَلُونَ
“(İyi düşünün) Ey kavmim! Ben bu (tebliğ ve tavsiyelerime) karşılık sizden bir mal (makam ve menfaat) istemiyorum. Benim ücretim (sevabım) yalnızca Allah’a aittir. (Siz hor görüyor ve hoşlanmıyorsunuz diye) Ben iman edenleri (yanımdan) kovacak da değilim. Onlar mutlaka Rablerine kavuşacak (niyet ve gayretlerinin karşılığına erişecekler)dir. Ne var ki, ben sizi gerçekten cahillik eden bir toplum (olarak) görmekteyim.” (Bu ayete göre, kamu görevi yapanların, ayrıca halktan ücret ve hediye talep etmeleri rüşvettir.)
-
11:30
وَيَا قَوْمِ مَنْ يَنْصُرُن۪ي مِنَ اللّٰهِ اِنْ طَرَدْتُهُمْۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ
“Ey kavmim! (Siz istemiyorsunuz diye) Ben bunları (yanımdaki horladığınız sadıkları) kovarsam, Allah’tan (gelecek azaba karşı) bana kim yardım edebilir? Hâlâ hiç düşünmez misiniz?”
-
11:31
وَلَٓا اَقُولُ لَكُمْ عِنْد۪ي خَزَٓائِنُ اللّٰهِ وَلَٓا اَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَٓا اَقُولُ اِنّ۪ي مَلَكٌ وَلَٓا اَقُولُ لِلَّذ۪ينَ تَزْدَر۪ٓي اَعْيُنُكُمْ لَنْ يُؤْتِيَهُمُ اللّٰهُ خَيْرًاۜ اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْۚ اِنّ۪ٓي اِذًا لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ
“Ben, Allah’ın hazineleri yanımdadır (istediğim şekilde dağıtabilirim) demiyorum… (Allah’ın öğrettiği ve haber verdiği dışında) Gaybı da bilmiyorum. Melek olduğumu söylemiyorum. (Ama) Sizin gözlerinizde aşağılık (basit ve bayağı kimseler olarak hor) görünen (mü’min)lere de; (sizin gibi) Allah bunlara hiçbir hayır vermez (izzet, servet ve devlet reva görülmez) de demiyorum. (Herkesin) Nefislerinde olanı (içlerinde taşıdıklarını) Allah daha iyi bilir. Bu durumda (söylediklerimin aksini yaparsam) gerçekten o zaman zalimlerdenim (demek)dir.”
-
11:32
قَالُوا يَا نُوحُ قَدْ جَادَلْتَنَا فَاَكْثَرْتَ جِدَالَنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَٓا اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ
(Kavmi kendisine:) “Ey Nuh! Yeter bizimle çekişip tartıştığın ve bu mücadeleyi çok uzattın! Eğer (iddialarında haklı ve) sadık isen; bize va’ad ve tehdit ettiğin (azabı) getir (de görelim)” demişlerdi.
-
11:33
قَالَ اِنَّمَا يَأْت۪يكُمْ بِهِ اللّٰهُ اِنْ شَٓاءَ وَمَٓا اَنْتُمْ بِمُعْجِز۪ينَ
(Nuh) Dedi ki: “(O benim elimde değil.) Eğer dilerse, onu size Allah getirecektir ve siz O’nu aciz bırakacak (bu azaba mâni olacak) da değilsiniz.”
-
11:34
وَلَا يَنْفَعُكُمْ نُصْح۪ٓي اِنْ اَرَدْتُ اَنْ اَنْصَحَ لَكُمْ اِنْ كَانَ اللّٰهُ يُر۪يدُ اَنْ يُغْوِيَكُمْۜ هُوَ رَبُّكُمْ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَۜ
“Eğer (inkâr ve isyanda inadınız ve bozuk fıtratınız yüzünden) Allah sizi azdırıp saptırmayı dilemişse, ben size öğüt vermek istesem de bu nasihatimin size yararı olmaz. Sizin Rabbiniz O’dur ve O’na döndürüleceksiniz.”
-
11:35
اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ اِنِ افْتَرَيْتُهُ فَعَلَيَّ اِجْرَام۪ي وَاَنَا۬ بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تُجْرِمُونَ۟
Yoksa “Bunu kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer bunları ben uydurmuşsam, suçum (ve sorumluluğum) bana aittir. Ama (Allah da biliyor ki) ben sizin işlemekte olduğunuz günahlardan uzağım (beriyim.)”
-
11:36
وَاُو۫حِيَ اِلٰى نُوحٍ اَنَّهُ لَنْ يُؤْمِنَ مِنْ قَوْمِكَ اِلَّا مَنْ قَدْ اٰمَنَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَۚ
(Bunların üzerine Hz.) Nuh’a vahyedildi ki: “(Artık) Senin kavminden (ciddiyet ve samimiyetle) iman edenlerin dışında, kesinlikle hiç kimse inanacak değildir. O halde, sakın onların davranışlarına üzülme!” (Onların başına neler geleceğini göreceksin!)
-
11:37
وَاصْنَعِ الْفُلْكَ بِاَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا وَلَا تُخَاطِبْن۪ي فِي الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۚ اِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ
“(Şimdi) Sana vahyettiğimiz (öğrettiğimiz) doğrultuda ve gözetimimiz altında; (emredilen) gemiyi (sanatlı ve sistemli şekilde) imal edip yapıver. (Ve artık) O zalimler hakkında Bana hitaben (talepte ve şefaatte) bulunma! Çünkü onlar (sapkınlık ve saldırganlıklarının karşılığı olarak) suya batacak ve boğulacaklardır (artık bunu hak etmişlerdir).”