239. Sayfa

12. Cüz

  • 12:38

    وَاتَّبَعْتُ مِلَّةَ اٰبَٓاء۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَۜ مَا كَانَ لَنَٓا اَنْ نُشْرِكَ بِاللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ ذٰلِكَ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ عَلَيْنَا وَعَلَى النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ

    "Atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un (Hakk) dinine (ve milletine) tâbi olup (gerçeğe ve huzura erdim. Hiçbir şekilde) ve hiçbir şeyle Allah'a şirk koşmamız bizim için olacak şey değildir. Bu (gerçek iman), bize ve insanlara Allah'ın lütuf ve ihsanındandır, ancak insanların çoğu (maalesef) şükretmeyen (nankör kimseler)dir."

  • 12:39

    يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ ءَاَرْبَابٌ مُتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ اَمِ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُۜ

    (Hz. Yusuf bu durumu tevhid inancını tebliğ için bir fırsat olarak değerlendirip) "Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir sürü) rabler mi daha hayırlıdır, yoksa Kahhâr (Kahredici ve her şeye güç yetirici) olan bir tek Allah mı?" (diyerek onların aklını ve vicdanını harekete geçirmişti).

  • 12:40

    مَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِه۪ٓ اِلَّٓا اَسْمَٓاءً سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنِ الْحُكْمُ اِلَّا لِلّٰهِۜ اَمَرَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

    “Sizin, Allah’tan başka ibadet (ve hizmet) ettikleriniz, birtakım (kendi taktığınız) isimlerden (düzmece amblem ve alâmetlerden) ibaret şeylerdir ki, onları siz ve atalarınız uyduruvermiştir. Allah onların (gerçekliği) hakkında hiçbir delil indirmemiştir. (Oysa) Hüküm, yalnızca Allah'a aittir. O, Kendisinden başkasına kulluk etmemeniz (gerektiğini) emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu (gerçeği) bilmeyen (cahil sürüleri)dir” (dedikten sonra rüyalarını şöyle te’vil etmişti:)

  • 12:41

    يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ اَمَّٓا اَحَدُكُمَا فَيَسْق۪ي رَبَّهُ خَمْرًاۚ وَاَمَّا الْاٰخَرُ فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْ رَأْسِه۪ۜ قُضِيَ الْاَمْرُ الَّذ۪ي ف۪يهِ تَسْتَفْتِيَانِۜ

    “Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanıza gelince;) İkinizden biri efendisine şarap içirecek (saraya özel hizmetçi olarak girecek), diğeri ise (işlediği suçtan dolayı) asılacak, kuş(lar) da onun başından (gagalayıp beynini) yiyecek. Böylece hakkında fetva istemekte olduğunuz iş (bu şekildedir ve ezeli kaderde her şey artık) olup bitmiştir” (demişti ve idam edileceğini öğrenen genç, buna rağmen Hz. Yusuf’a ve tek Allah’a iman etmenin huzuruyla bu dünyadan ayrılıp gitmişti.)

  • 12:42

    وَقَالَ لِلَّذ۪ي ظَنَّ اَنَّهُ نَاجٍ مِنْهُمَا اذْكُرْن۪ي عِنْدَ رَبِّكَۘ فَاَنْسٰيهُ الشَّيْطَانُ ذِكْرَ رَبِّه۪ فَلَبِثَ فِي السِّجْنِ بِضْعَ سِن۪ينَۜ۟

    (Yusuf) O iki şahıstan kurtulacağını sandığı kişiye dedi ki: “(Buradan çıkıp tekrar Kralın hizmetine alınırsan) Efendinin (yöneticiniz ve mürebbiniz=terbiye ediciniz olan Melik’in) katında beni hatırla (ve gündeme taşı!)" Fakat şeytan (Hz. Yusuf'un sözlerini) efendisine (Mısır Melikine) hatırlatmayı ona unutturdu, böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kalıverdi. (Hz. Yusuf’un tedbiri, takdiri değiştirmemişti.)

  • 12:43

    وَقَالَ الْمَلِكُ اِنّ۪ٓي اَرٰى سَبْعَ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعَ سُنْبُلَاتٍ خُضْرٍ وَاُخَرَ يَابِسَاتٍۜ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَاُ اَفْتُون۪ي ف۪ي رُءْيَايَ اِنْ كُنْتُمْ لِلرُّءْيَا تَعْبُرُونَ

    (Bu arada Mısır) Meliki: "Ben (rüyamda) yedi besili inek gördüm ki, yedi zayıf inek onları yiyordu; bir de yedi yeşil başak(la beraber) ve diğerleri ise kupkuru (yedi başak daha gördüm ki, yeşil başaklar kuru başakları sarıp yutuyordu!) Ey önde gelen (kâhin-bilginler,) eğer rüya tabir ediyorsanız benim bu rüyamı çözüverin" demişti.