-
11:118
وَلَوْ شَٓاءَ رَبُّكَ لَجَعَلَ النَّاسَ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلَا يَزَالُونَ مُخْتَلِف۪ينَۙ
Şayet Rabbin dileseydi, insanları elbette (aynı din ve düşüncede) tek bir ümmet kılardı. Oysa onlar, (hâlâ anlaşmazlık ve ayrılık çıkarmakta) ihtilaf edip durmaktadırlar. (Bu bir imtihan sırrı ve cilvesidir.)
-
11:119
اِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَۜ وَلِذٰلِكَ خَلَقَهُمْۜ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ
Rabbinin rahmet (ve hidayet) ettikleri dışında (insanların çoğu gereksiz ihtilaf ve ihtiraslarla uğraşmaktadırlar. Ve zaten Allah CC) Onları bunun için (herkes ayarını ortaya koysun diye) yaratmıştır. Böylece Rabbinin (şu) sözü tamamlanıp gerçekleşmiş olacaktır: "Andolsun, cehennemi cinnlerden ve insanlardan, (kâfirlerin) tümüyle dolduracağım" (bu adaletin gereğidir).
-
11:120
وَكُلًّا نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ اَنْبَٓاءِ الرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِه۪ فُؤٰادَكَۚ وَجَٓاءَكَ ف۪ي هٰذِهِ الْحَقُّ وَمَوْعِظَةٌ وَذِكْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَ
(Ey Resulüm!) Sana (geçmiş) elçilerin haberlerinden (doğru) kıssaların (ve ibretli vak’aların) hepsini aktarıyoruz. Ki onunla kalbini (imanda) sabit ve sağlam kılıyoruz. Bununla Sana Hakk (ve hikmet öğretilmiştir) ve mü’minlere de bir öğüt ve uyarı gelmiştir.
-
11:121
وَقُلْ لِلَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ اعْمَلُوا عَلٰى مَكَانَتِكُمْۜ اِنَّا عَامِلُونَۙ
(Artık) İman etmeyenlere de ki: “Elinizden geleni geri koymayın. Zira, Biz de (inancımız ve amacımız doğrultusunda elimizden geleni) kesinlikle yapacağız.”
-
11:122
وَانْتَظِرُواۚ اِنَّا مُنْتَظِرُونَ
“Ve (sonunuzu) gözleyin bakalım. Çünkü Biz de (başınıza gelecekleri merakla ve umutla) bekleyip durmaktayız.”
-
11:123
وَلِلّٰهِ غَيْبُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاِلَيْهِ يُرْجَعُ الْاَمْرُ كُلُّهُ فَاعْبُدْهُ وَتَوَكَّلْ عَلَيْهِۜ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
(Gerçek şu ki:) Göklerin ve yerin gaybı (bütün varlıkları ve yaratılış sırları) Allah'ındır, bütün işler O'na döndürülüp durmaktadır; öyleyse sadece O'na kulluk et ve O'na tevekkül edip (güven). Senin Rabbin yaptıklarınızdan (gafil) habersiz değildir. (Sakın böyle sanıp aldanmayınız!)
-
Yusuf Suresi
-
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
-
12:1
الٓرٰ۠ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ۠
Elif-Lam-Ra. İşte bunlar Sana, (her türlü gerçeği anlatan) apaçık Kitabın ayetleridir.
-
12:2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ قُرْءٰنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Kesinlikle Biz Onu, akıl erdirip anlayasınız diye, (vahye ve tebliğe muhatap olan ilk kavmin anadili olan) Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
-
12:3
نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ اَحْسَنَ الْقَصَصِ بِمَٓا اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ هٰذَا الْقُرْاٰنَۗ وَاِنْ كُنْتَ مِنْ قَبْلِه۪ لَمِنَ الْغَافِل۪ينَ
Biz bu Kur'an'ı vahyetmekle Sana kıssaların (ibretli ve hikmetli tarihi olayların) en güzelini aktarıyoruz; oysa daha önce Sen bundan haberdar değildin.
-
12:4
اِذْ قَالَ يُوسُفُ لِاَب۪يهِ يَٓا اَبَتِ اِنّ۪ي رَاَيْتُ اَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ رَاَيْتُهُمْ ل۪ي سَاجِد۪ينَ
Hani bir zaman Yusuf babasına: “Babacığım, gerçekten ben (rüyamda) on bir yıldızla, Güneş’i ve Ay’ı gördüm; onların (hepsini) bana secde etmektelerken gördüm” demişti.