-
11:109
فَلَا تَكُ ف۪ي مِرْيَةٍ مِمَّا يَعْبُدُ هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ مَا يَعْبُدُونَ اِلَّا كَمَا يَعْبُدُ اٰبَٓاؤُ۬هُمْ مِنْ قَبْلُۜ وَاِنَّا لَمُوَفُّوهُمْ نَص۪يبَهُمْ غَيْرَ مَنْقُوصٍ۟
(Ey Resulüm!) Artık şunların tapınmakta oldukları şeylerin (bâtıl oldukları) hususunda (ve bu şeytani şahısların ve tağutların yıkılacağı konusunda), sakın kuşkuda olma. Daha önceleri, ataları nasıl (şuursuzca) tapıyor idiyseler, bunlar da ancak böyle tapıyorlar. Şüphesiz Biz, onların (dünyalık yaşam fırsatını ve sonunda azap) paylarını eksiltmeksizin onlara ödeyeceğiz. (Çünkü sonunda herkes hak ettiğine erişecektir.)
-
11:110
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ ف۪يهِۜ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْۜ وَاِنَّهُمْ لَف۪ي شَكٍّ مِنْهُ مُر۪يبٍ
Gerçekten Biz, Musa'ya kitabı verdik, (ama Yahudiler) onun hakkında anlaşmazlığa (ihtilafa) düşüp (yanlış yorumlara ve yozlaştırmalara başlamıştı.) Eğer Rabbinden bir söz geçmiş (va’ad edilmiş) olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmiş (ve cezaları kesilmiş) olacaktı. Gerçekten onlar (münafıklar ve kalbi marazlılar) bundan (Kur'an'dan) yana da kuşku verici bir tereddüt içindedirler.
-
11:111
وَاِنَّ كُلًّا لَمَّا لَيُوَفِّيَنَّهُمْ رَبُّكَ اَعْمَالَهُمْۜ اِنَّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ
Şüphesiz Rabbin, hepsine ve herkese yapıp-ettiklerini(n karşılığını) onlara tastamam ödeyecektir. Çünkü O, yapıp-ettiklerinden Habîr’dir (en küçük ayrıntılarına kadar bilmektedir).
-
11:112
فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْاۜ اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
(Ey Resulüm!) Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Seninle beraber (küfür ve kötülükten) tevbe edenler de (böyle davransın). Ve (sakın) azgınlaşıp (haddinizi aşmayın). Çünkü O, yaptıklarınızı Görendir.
-
11:113
وَلَا تَرْكَنُٓوا اِلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُۙ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ اَوْلِيَٓاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ
(Hakk davasına ve halkına ekonomik ve ahlâki olarak) Zulmedenlere (asla) eğilim göstermeyin (onları hiçbir şekilde desteklemeyin), yoksa size de ateş dokunur (Allah’ın azabına ve gazabına uğrayıverirsiniz). Sizin Allah'tan başka velileriniz (sahibiniz ve destekçiniz) olmadığına (göre), sonra yardım da edilmezsiniz. [Not: Bu iki ayet Hz. Peygamber Efendimizin: “Hud Suresi’nin bu tehditleri Beni ihtiyarlattı” buyurdukları İlahi tembih ve tavsiyelerdir.]
-
11:114
وَاَقِمِ الصَّلٰوةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِنَ الَّيْلِۜ اِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّـَٔاتِۜ ذٰلِكَ ذِكْرٰى لِلذَّاكِر۪ينَۚ
Gündüzün iki tarafında (öğlen ve ikindi zamanında) ve gecenin (gündüze) yakın vaktinde (sabah, akşam ve yatsıda) namazı kıl. Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderip (sizi temize çıkarır). Bu, (ibret) alanlara bir öğüt ve hatırlatmadan (ibarettir).
-
11:115
وَاصْبِرْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَ
(Ey Nebim ve ümmeti, ibadet ve hizmete ve kâfirlerden gelen zahmetlere) Sabret! Çünkü Allah iyilik ve ihsan sahiplerinin (ve Kendi yolunda mücadele edenlerin) ecrini asla zayi etmeyecek (mükâfatını verecek)tir.
-
11:116
فَلَوْلَا كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِنْ قَبْلِكُمْ اُو۬لُوا بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الْاَرْضِ اِلَّا قَل۪يلًا مِمَّنْ اَنْجَيْنَا مِنْهُمْۚ وَاتَّبَعَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَٓا اُتْرِفُوا ف۪يهِ وَكَانُوا مُجْرِم۪ينَ
(Bugün de) Sizden önceki dönemlerde de; yeryüzünde fesat çıkarmak isteyenlere mâni olacak gayret sahipleri bulunmalı değil miydi? Fakat onlar arasında kendilerine necat (ve fazilet) verdiğimiz çok az kimse (böyle davrandılar; ama çoğunlukla nefislerine ve çevrelerine) zulmedenler ise, kendilerine verilen servet ve nimetlerin peşine düşüp şımardılar... (Maalesef akıl ve ilim erbabı kimseler de bunların fısk-u fesadına mâni olmadılar ve hep birlikte battılar.) Onlar mücrim olmuş (suçlu ve sapkın) insanlardı.
-
11:117
وَمَا كَانَ رَبُّكَ لِيُهْلِكَ الْقُرٰى بِظُلْمٍ وَاَهْلُهَا مُصْلِحُونَ
Şayet ahalisi ıslah edici (muslih) kimseler (gibi, toplumu ve düzeni iyileştirme yolunda çalışsalardı), Rabbin o şehirleri (hâşâ) zulmen=haksız yere helak edecek olmazdı.