231. Sayfa

12. Cüz

  • 11:89

    وَيَا قَوْمِ لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاق۪ٓي اَنْ يُص۪يبَكُمْ مِثْلُ مَٓا اَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ اَوْ قَوْمَ هُودٍ اَوْ قَوْمَ صَالِحٍۜ وَمَا قَوْمُ لُوطٍ مِنْكُمْ بِبَع۪يدٍ

    (Ey Nebim! Müşriklere de ki:) “Ey kavmim, Bana karşı gelişiniz (ve Allah'ın hükümlerini çiğnemeniz), sakın Nuh kavminin ya da Hud kavminin veya Salih kavminin (ve zalim yönetimlerinin) başlarına gelenlerin bir benzerini size de isabet ettirmesin! Üstelik (sapık) Lut kavmi sizden pek uzak değildir.” (Şam’a giderken yolunuz üzerindedir.)

  • 11:90

    وَاسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِۜ اِنَّ رَبّ۪ي رَح۪يمٌ وَدُودٌ

    "(Haydi artık pişmanlık gösterip) Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra (küfür ve kötülükten vazgeçip) O'na tevbe edin. Gerçekten benim Rabbim, (herkese ve her şeye acıyıp) Merhamet edendir, (samimi kullarını) Şefkatle destekleyip seven (ve sahiplenendir. Derin bir hürmetle ve gönülden sevilip gayreti çekilmeye en layık olan da Kendisidir.)"

  • 11:91

    قَالُوا يَا شُعَيْبُ مَا نَفْقَهُ۬ كَث۪يرًا مِمَّا تَقُولُ وَاِنَّا لَنَرٰيكَ ف۪ينَا ضَع۪يفًاۚ وَلَوْلَا رَهْطُكَ لَرَجَمْنَاكَۘ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْنَا بِعَز۪يزٍ

    (Onlar ise:) “Ey Şuayb” dediler. “Senin söylediklerinin çoğunu biz 'kavrayıp anlamıyoruz.' Doğrusu biz seni içimizde (servet ve aşiret bakımından) zayıf biri olarak görüyoruz. Eğer yakın çevren (akrabaların hatırı ve koruması) olmasaydı, gerçekten seni taşa tutar-öldürürdük. Sen bize karşı güçlü ve üstün (yanımızda itibar sahibi) değilsin.”

  • 11:92

    قَالَ يَا قَوْمِ اَرَهْط۪ٓي اَعَزُّ عَلَيْكُمْ مِنَ اللّٰهِۜ وَاتَّخَذْتُمُوهُ وَرَٓاءَكُمْ ظِهْرِيًّاۜ اِنَّ رَبّ۪ي بِمَا تَعْمَلُونَ مُح۪يطٌ

    Dedi ki: "Ey kavmim, sizce benim yakın çevrem (ve aşiretim), Allah'tan daha mı değerli ve üstündür ki, O'nu (Cenab-ı Hakkı ve çağrısını) arkanıza atıp unutuluvermiş (önemsiz) bir şey edindiniz. (Ne akılsız kimselersiniz ki; basit güçlerden endişe eder, ama Rabbinizden çekinmezsiniz!..) Şüphesiz benim Rabbim, yapmakta olduklarınızı sarıp Kuşatıverendir."

  • 11:93

    وَيَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلٰى مَكَانَتِكُمْ اِنّ۪ي عَامِلٌۜ سَوْفَ تَعْلَمُونَۙ مَنْ يَأْت۪يهِ عَذَابٌ يُخْز۪يهِ وَمَنْ هُوَ كَاذِبٌۜ وَارْتَقِبُٓوا اِنّ۪ي مَعَكُمْ رَق۪يبٌ

    “Ey kavmim, (artık) yapabileceğiniz her şeyi yapın (hiç çekinmeyin). Şüphesiz ben de (var gücümle) çalışacağım, (yapmam gerekenleri elbette yerine getireceğim. Sonunda) aşağılatıcı azap kime gelecektir ve asıl yalancı kimdir, yakında bileceksiniz. (Haydi) Siz de gözetleyip durun, (çünkü) ben de sizinle birlikte gözetleyip beklemekteyim.”

  • 11:94

    وَلَمَّا جَٓاءَ اَمْرُنَا نَجَّيْنَا شُعَيْبًا وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَاَخَذَتِ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا الصَّيْحَةُ فَاَصْبَحُوا ف۪ي دِيَارِهِمْ جَاثِم۪ينَۙ

    (Artık intikam vakti ve azap) Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık; o zulmedenleri (ise) dayanılmaz korkunç bir çığlık (sayha) yakaladı da kendi yurtlarında diz üstü çökmüş (ve hepsi ölmüş) olarak sabahlamışlardı.

  • 11:95

    كَاَنْ لَمْ يَغْنَوْا ف۪يهَاۜ اَلَا بُعْدًا لِمَدْيَنَ كَمَا بَعِدَتْ ثَمُودُ۟

    Sanki orada hiç refah içinde yaşamamışlar gibi (helak olmuşlardı). Haberiniz olsun; Semud (halkına) nasıl bir uzaklık verildiyse Medyen (halkına da Allah'ın rahmetinden öyle) bir uzaklık (verilmiş ve kahra uğramışlardı).

  • 11:96

    وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مُوسٰى بِاٰيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۙ

    Muhakkak, Musa'yı da ayetlerimizle ve apaçık olan bir delille (güçlü mucizelerle) gönderdik.

  • 11:97

    اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِه۪ فَاتَّبَعُٓوا اَمْرَ فِرْعَوْنَۚ وَمَٓا اَمْرُ فِرْعَوْنَ بِرَش۪يدٍ

    Firavun'a ve onun önde gelen çevresine (ki); onlar Firavun'un emrine uymuşlar (zulmüne razı olmuşlar)dı. Oysa Firavun'un emri (düzeni-hükümleri) doğruya götürücü (irşad edici) değildi.