-
9:14
قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ بِاَيْد۪يكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِن۪ينَۙ
(Cenab-ı Hakk şunun için zahmet ve hizmet günlerini uzatıyor ve zaferi geciktiriyor;) Onlarla (inkârcılarla ve muzır münafıklarla) mücadele edin ve çarpışın ki, Allah sizin ellerinizle onların cezasını versin, onları rezil ve perişan etsin ve yardımıyla sizi onlara karşı (zafere eriştirip) üstün ve galip getirsin de (böylece iman ve cihad ehli olan) mü’min bir kesimin göğüslerine-gönüllerine (huzur ve) şifa eriştirsin.
-
9:15
وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْۜ وَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
Ve (bu mücahit mü’minlerin zalim kâfirlere karşı) kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul edendir. Allah Alîm’dir (her şeyi hakkıyla Bilendir), Hüküm ve Hikmet sahibidir.
-
9:16
اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تُتْرَكُوا وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَلَمْ يَتَّخِذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلَا رَسُولِه۪ وَلَا الْمُؤْمِن۪ينَ وَل۪يجَةًۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟
Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri; Allah’tan, Resulünden ve mü’minlerden başkasını asla sırdaş ve sığınak edinmeyenleri (sadakat ehlini) bilmeden, (kahramanlarla korkakları, sadıklarla sahtekârları birbirinden ayırıp seçmeden) kendi halinize terk edilip bırakılacağınızı (ve imtihandan kurtulacağınızı) mı sandınız? Allah (bütün niyet ve kasıtlarınızdan ve) yaptıklarınızdan Haberdardır.
-
9:17
مَا كَانَ لِلْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللّٰهِ شَاهِد۪ينَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْۚ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ
(Kur’an’ın pek çok hükmünü ve İslami yükümlülüğünü kabul etmeyerek) Şirk koşanların (ama hâlâ Müslümanlık taslayan münafıkların), kendi inkârlarına bizzat kendileri şahitler iken, Allah'ın mescitlerini onarmaları (veya dini hizmet kurumları açmaları) olacak iş değildir. (Mutlaka şeytani bir hesapları vardır.) İşte bunlar, yaptıkları boşa gitmiş olanlardır. Ve bunlar ateşte süresiz kalacak olanlardır.
-
9:18
اِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَلَمْ يَخْشَ اِلَّا اللّٰهَ فَعَسٰٓى اُو۬لٰٓئِكَ اَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَد۪ينَ
Allah'ın mescitlerini (dini ve manevi hizmet merkezlerini), yalnızca Allah'a ve ahiret gününe (samimiyetle) iman eden, namazı dosdoğru yerine getiren, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkup çekinmeyenler (halis niyetle başlayıp) onarabilirler. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır.
-
9:19
اَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَٓاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَجَاهَدَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ لَا يَسْتَوُ۫نَ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۢ
(Ey gafiller!.. Göstermelik hayır dağıtmaktan ve reklâm amaçlı cami yaptırmaktan da öte, hatta) Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı (Beytullah’ı) onarmayı (bile), Allah'a ve ahiret gününe iman edip (sevabını sadece O’ndan umarak) Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları ve kazandıkları) gibi mi saydınız? (Cihadla diğer hayırları bir tutmakla aldanmaktasınız. Bunlar) Allah katında asla bir olmazlar. Allah (Hakk hâkim olsun ve insanlar huzura kavuşsun diye yapılması farz olan cihadı terk ederek kendisine ve milletine) zulmeden bir topluluğu hidayete ulaştırmayacaktır.
-
9:20
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۙ اَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ
İman edenlerin, hicret edenlerin ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin, Allah katında çok büyük dereceleri vardır. İşte (asıl) 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır.