196. Sayfa

10. Cüz

  • 9:62

    يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْۚ وَاللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَحَقُّ اَنْ يُرْضُوهُ اِنْ كَانُوا مُؤْمِن۪ينَ

    (Münafıklar) Sizi hoşnut kılmak için (boşuna) Allah'a yemin ederler; oysa eğer (gerçekten) mü'min iseler, hoşnut kılınmaya Allah ve Elçisi daha layıktır.

  • 9:63

    اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّهُ مَنْ يُحَادِدِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدًا ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ الْخِزْيُ الْعَظ۪يمُ

    Bilmezler mi ki, kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse (ve hıyanet ederse), onun için ebedi kalmak üzere cehennem vardır. İşte bu en büyük rezillik ve aşağılanmadır.

  • 9:64

    يَحْذَرُ الْمُنَافِقُونَ اَنْ تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُمْ بِمَا ف۪ي قُلُوبِهِمْۜ قُلِ اسْتَهْزِؤُ۫اۚ اِنَّ اللّٰهَ مُخْرِجٌ مَا تَحْذَرُونَ

    Münafıklar, kalplerinde olanı (haset, hile ve hıyanet durumlarını) kendilerine haber verecek (ve sinsi planlarını deşifre edecek Kur’ani) bir surenin aleyhlerinde (üzerlerine) indirilmesinden oldukça çekinip durmaktadırlar. De ki: "(Şimdilik) Alay edip (huysuzlaşın bakalım). Şüphesiz Allah, (bilinmesinden) kuşkulanıp kaçındığınız (sırlarınızı ve şeytani planlarınızı) açığa çıkaracak (ve bozuk ayarınızı mü’minlere tanıtacaktır)."

  • 9:65

    وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ اِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُۜ قُلْ اَبِاللّٰهِ وَاٰيَاتِه۪ وَرَسُولِه۪ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِؤُ۫نَ

    Yemin olsun ki; (Allah’tan zafer umanları ve bu yolda çaba harcayanları hayalcilikle suçlayanlara) eğer onlara (bu laçka ve laubali tavırlara niçin girdiklerini) sorduğunda ise: “Gerçekten biz sadece öyle lafa dalmış şakalaşıyorduk” diyerek (cevap verirler). De ki: “Siz Allah ile, O’nun ayetleriyle ve O’nun Peygamberiyle mi alay ediyorsunuz? (Çünkü zaferi va’ad eden Cenab-ı Hakk’tır.)

  • 9:66

    لَا تَعْتَذِرُوا قَدْ كَفَرْتُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْۜ اِنْ نَعْفُ عَنْ طَٓائِفَةٍ مِنْكُمْ نُعَذِّبْ طَٓائِفَةً بِاَنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ۟

    (Ey münafıklar, boşuna) Özür belirtip durmayınız. (Çünkü) Siz, imanınızdan sonra (bazı konularda) kesinlikle inkâra saptınız. (Hakk davadan ve hayırlı topluluktan ayrıldınız.) Sizden (pişman olup Hakka dönen) bir kesimi bağışlasak da, bir kısmınızı ise gerçekten suçlu-günahkâr olmaları nedeniyle azaplandıracağız.

  • 9:67

    اَلْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُمْ مِنْ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمُنْكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ اَيْدِيَهُمْۜ نَسُوا اللّٰهَ فَنَسِيَهُمْۜ اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

    Münafık erkeklerle münafık kadınlar, (bozuk fıtratları ve fesatçılıkları bakımından) birbirine benzerler. Onlar (birbirine ve çevresine) kötülüğü emreder, iyilikten alıkoymaya girişirler. Ellerini sıkı tutarlar (Allah yolunda harcamazlar). Onlar (inkâr ve isyan etmekle) Allah’ı unuttular, O (Allah) da onları (hidayetinden ve rahmetinden mahrum etmekle) unuttu. Doğrusu münafıklar hep fasık olanlardır. [Not: “Allah’ın unutması” deyimi; Cenab-ı Hakkın zalim, kâfir ve hain kullarını, ceza olarak hidayetinden mahrum bırakması ve rahmetinden uzaklaştırması anlamında bir uyarıdır. Yoksa, hâşâ Allah’ın CC hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi unutması söz konusu olmayacaktır.]

  • 9:68

    وَعَدَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ هِيَ حَسْبُهُمْۚ وَلَعَنَهُمُ اللّٰهُۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُق۪يمٌۙ

    Allah erkek münafıklara da, kadın münafıklara da ve (bütün) inkârcılara da; içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşini va’ad etmiştir. Bu (sonsuz azap) onlara yeterlidir. Allah onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azap vardır.