193. Sayfa

10. Cüz

  • 9:41

    اِنْفِرُوا خِفَافًا وَثِقَالًا وَجَاهِدُوا بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

    (Ey mü’minler!) Gerek hafif (gençlik çağında veya teknolojik imkânlarla ve ucuz harika hava araçlarıyla), gerek ağırlıklı (olgun yaşta veya klasik-ağır silahlarla donatılmış) olarak seferber olun ve mallarınızla canlarınızla Allah yolunda cihad edin. (Adalet düzeni kurulsun ve insan hakları korunsun diye gayret gösterin.) Eğer bilirseniz sizin için bu pek hayırlı (bir gayrettir).

  • 9:42

    لَوْ كَانَ عَرَضًا قَر۪يبًا وَسَفَرًا قَاصِدًا لَاتَّبَعُوكَ وَلٰكِنْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ الشُّقَّةُۜ وَسَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْۚ يُهْلِكُونَ اَنْفُسَهُمْۚ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ۟

    (Şayet onları çağırdığın şey) Yakın bir dünya menfaati ve orta halli (zahmetsiz) bir sefer olsaydı, herhalde (o münafıklar) Sana tâbi olurlardı. Fakat zorlukla (ve uzun zamanda) aşılacak mesafe (ve hizmetler) onlara uzak ve meşakkatli geldi. (Her biri birer bahane uydurup Tebük seferinden kaytardı.) Üstelik; “Eğer gücümüz ve imkânımız olsaydı, mutlaka sizinle beraber çıkardık” diye de gelip (yalan yere) Allah'a yemin ederek boşuna kendilerini helak ediyorlardı. Çünkü, Allah onların yalancı olduklarını elbette bilmektedir.

  • 9:43

    عَفَا اللّٰهُ عَنْكَۚ لِمَ اَذِنْتَ لَهُمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُوا وَتَعْلَمَ الْكَاذِب۪ينَ

    Allah Seni affetsin; doğru söyleyenler Sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğrenip tanıyıncaya kadar, niye onlara (cihaddan kaytarmak için bahane uyduranlara) izin verdin?

  • 9:44

    لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالْمُتَّق۪ينَ

    Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (Allah yolunda çaba harcamaktan kaçınmak ve kaytarmak için) Senden (uydurma özürlerle) izin istemezler. Allah takva sahiplerini Bilendir.

  • 9:45

    اِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ ف۪ي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ

    Ancak Allah'a ve ahiret gününe (gerçekten) inanmayanlar, kalpleri (Hakk’tan ve hayırdan kayıp) kuşkuya kapılanlar, şüpheler (ve endişeler) içinde bocalayıp duranlar (cihaddan kaçmak için yalan özürler uydurup) Senden izin isteyeceklerdir.

  • 9:46

    وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ لَاَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَق۪يلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِد۪ينَ

    Aslında (o münafıklar) eğer (cihad için yola) çıkmak isteselerdi (herhalde) bu maksatla bir hazırlık görür (ve gayret gösterirlerdi). Ancak Allah, onların harekete geçip (aranıza katılmalarını) kerih bulup (münasip görmemiştir) de (bu yüzden) ayaklarını dolayıp oyalayıvermiş ve (onlara); “siz de (cihaddan ve sorumluluktan kaytarıp evlerinde) oturanlarla birlikte oturun (da Allah’ın rahmetinden mahrum olun!..)” denilmiştir.

  • 9:47

    لَوْ خَرَجُوا ف۪يكُمْ مَا زَادُوكُمْ اِلَّا خَبَالًا وَلَا۬اَوْضَعُوا خِلَالَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَۚ وَف۪يكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ

    (Sizden ayrıldıklarına üzüldükleriniz,) Eğer sizinle (kalıp) birlikte (yola) çıksalardı, size kötülük ve zarardan başka (faydaları dokunmaz, zannettiğiniz gibi gücünüzü de) artırmazlardı ve kesinlikle aranıza fitne-fesat sokmaya uğraşırlardı. (Hâlâ) İçinizde onlara haber taşıyanlar (bile) vardır. Allah zalimleri (ve hainleri) Bilendir (ve oyunlarını bozuverecektir).