17. Sayfa

1. Cüz

  • 2:113

    وَقَالَتِ الْيَهُودُ لَيْسَتِ النَّصَارٰى عَلٰى شَيْءٍۖ وَقَالَتِ النَّصَارٰى لَيْسَتِ الْيَهُودُ عَلٰى شَيْءٍۙ وَهُمْ يَتْلُونَ الْكِتَابَۜ كَذٰلِكَ قَالَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ مِثْلَ قَوْلِهِمْۚ فَاللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ

    Yahudiler dediler ki: “Hristiyanlar hiçbir (hakikatli) şey (hayırlı ve yararlı bir temel) üzerinde değillerdir.” (Bunun gibi) Hristiyanlar da: “Yahudiler hiçbir (hakikatli) şey (doğru ve değerli bir temel) üzerinde değillerdir” demektedirler. Oysa onlar (Allah’ın gönderdiği) kitabı okudukları halde (her iki taraf da bâtıl ve bozuk bir yol üzerinde bulunduklarını görmemektedirler). Bilmeyen (ve akıl erdirmeyen cahiller de bugün) onların söylediklerinin benzerini tekrar etmektedirler. Artık Allah, kıyamet günü (ihtilaf edip) anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hükmünü verecektir.

  • 2:114

    وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ مَنَعَ مَسَاجِدَ اللّٰهِ اَنْ يُذْكَرَ ف۪يهَا اسْمُهُ وَسَعٰى ف۪ي خَرَابِهَاۜ اُو۬لٰٓئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ اَنْ يَدْخُلُوهَٓا اِلَّا خَٓائِف۪ينَۜ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ

    (Elinde imkân ve iktidar olduğu halde) Allah'ın mescitlerinde O'nun isminin anılmasına (ve Kur’ani hüküm ve hakikatlerin konuşulmasına) engel olan ve bunların (Hakk nizamı kurmaya ve korumaya uğraşan yapıların) yıkılmasına çalışandan daha zalim kim olabilir? (Oysa) Onlara (yakışan, mescitlerin) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. (Mescitleri ve İslami prensipleri engelleyen zalimler ve bunları destekleyen hainler var ya!) Dünyada bir aşağılanma, ahirette ise büyük bir azap onlar içindir (ve bunu hak etmişlerdir).

  • 2:115

    وَلِلّٰهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَاَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ

    (Bütün yerler ve yönler gibi) Doğu da Allah'ındır, Batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi ve tecellisi, kudret ve rahmet eseri) oradadır. Şüphesiz ki Allah, (her şeyi) Kuşatandır, (hakkıyla) Bilendir.

  • 2:116

    وَقَالُوا اتَّخَذَ اللّٰهُ وَلَدًاۙ سُبْحَانَهُۜ بَلْ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ

    Dediler ki: (Hâşâ) "Allah oğul edindi." (Oysa) O, (bu çirkin yakıştırmalardan) yücedir. Bilakis, göklerde ve yerde her ne varsa hepsi O'nundur. (Yaratılan her şey Allah’ın kudret ve sanat eserleridir.) Tümü O'na gönülden boyun eğmişlerdir.

  • 2:117

    بَد۪يعُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاِذَا قَضٰٓى اَمْرًا فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ

    (Allah) Gökleri ve yeri (başka bir örnekten ve projeden öğrenmeksizin, hiç yoktan) yaratıp var edendir. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL!" der, o da (murad ettiği şekilde ve en mükemmel biçimde) hemen oluverir.

  • 2:118

    وَقَالَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ لَوْلَا يُكَلِّمُنَا اللّٰهُ اَوْ تَأْت۪ينَٓا اٰيَةٌۜ كَذٰلِكَ قَالَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِثْلَ قَوْلِهِمْۜ تَشَابَهَتْ قُلُوبُهُمْۜ قَدْ بَيَّنَّا الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ

    Bilgisizler (cahil ve gafil kimseler): "Allah bizimle konuşuverse ya!..” veya “Bize de (peygamberler gibi) bir ayet (mucize) gelse ya!.." demektedirler. Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Bunların kalpleri (nasıl da sapkınlıkta) birbirine benzedi. (Oysa) Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik. (Tabiattaki ve kâinattaki her şey zaten Cenab-ı Hakkın yaratılış mucizesi ve harika sanat eserleridir.)

  • 2:119

    اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَش۪يرًا وَنَذ۪يرًاۙ وَلَا تُسْـَٔلُ عَنْ اَصْحَابِ الْجَح۪يمِ

    (Ey Resulüm!) Şüphesiz Biz Seni bir müjdeci ve bir uyarıcı (inzar ve irşad edici) olarak, Hakk (Kur'an) ile gönderdik. Sen cehennem ehlinin (sapkınlık ve suçlarından) sorumlu değilsin.