-
2:77
(Peki) Onlar bilmiyorlar mı ki, gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da Allah kesinlikle bilmektedir.
-
2:78
Bir de onların içinde (okur-yazar olmayan veya okuduğunu anlamayan) ümmi cahiller var ki, Kitabı (bozulmayan Tevrat’ın ve Kur’an’ın hikmet ve hakikatini) bilmezler. (Bütün bildikleri) Ancak; (kulaktan dolma asılsız ve uydurma şeyler,) birtakım kuruntular (vehimlerdir) ve sadece zan ve tahminle (hareket edilmektedir).
-
2:79
Yazıklar olsun! (Tevrat ve İncil’i) Kitabı kendi elleriyle (bozup uydurma şeyler) yazdıktan (Kur’an’ın ayetlerini de yanlış yorumlayıp çarpıttıktan) sonra değersiz (dünya menfaatleri) karşılığı satmak (ve güçlü kesimlere yaranmak) için: “Bu Allah katındandır” diyenler (yok mu;) işte yazıklar olsun elleriyle yazdıklarından ötürü böylelerine; ve kazandıklarından dolayı vay onların haline! (Ki onların bir kısmını tanıyorsunuz.)
-
2:80
(Yahudiler ve bütün gafiller, şeytani bir aldanışla) Dediler ki: 'Sayılı günlerin dışında, (ahirette) ateş asla bize değmeyecektir.' (Biz seçkin ve sevimli kullarız, nasipli ve kıymetli insanlarız, hangi günahı işlesek yine de bize azap edilmeyecektir.) De ki: “Allah katından bir ahit mi aldınız? -Ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı (yalan uydurup hiç) bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz (ve sapıtıyorsunuz)?”
-
2:81
Hayır (öyle değil); kim (herhangi) bir kötülük işler de (tevbe edip İslam’a dönmeyerek kötülüğünü sürdürdüğünden) günahı kendisini (kalbini tamamen) kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır.
-
2:82
(Ama tevbekâr olarak) İman edip (İslam’a ve insanlığa uygun) salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır.
-
2:83
Hani İsrailoğullarından, “Allah’tan başkasına kulluk yapmayın, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara (ihsanda bulunup) iyilikle davranın, (onların maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayın;) insanlara güzel söz söyleyin (güler yüz gösterin), namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin” diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, (sözünüzden ve özünüzden) döndünüz ve (hâlâ) yüz çevirip duruyorsunuz… (Yani Hakk davanızdan ve sadakat iddianızdan dönüp hıyanet ettiniz. Siz zaten hâlâ yüzünüzü ve yönünüzü Hakk’tan çeviren dönek kimselersiniz!)