-
41:50
Kendisine dokunan bir zarar (ve sıkıntıdan) sonra (inkârcı nankörlere tarafımızdan) ona (yeniden) bir rahmet (ve nimet) tattırırsak, (o durumda da:) “Bu zaten benim hakkımdır. ('Ben aklım ve çalışkanlığımla kazandım' der.) Hem, kıyametin kopacağını (ve bütün yaptıklarımızın hesabının sorulacağını da hiç) sanmıyorum. Ve şayet (bir ihtimal olarak farz edelim ki) Rabbime döndürülecek (bile) olsam, mutlaka O’nun yanında benim için daha güzel (nimet ve faziletler) vardır” demektedirler. (Böylece kendilerinin seçkin ve sorumsuz kimseler olduklarını zannetmektedirler.) Ancak Biz böylesi inkârcı nankörlere (bütün) amellerini mutlaka haber verip (hesaba çekeceğiz) ve andolsun ki onlara çok şiddetli bir azabı (tattırıp acılar) çektireceğiz. [Not: Bazı insanların “Allah’ın sevgili ve seçkin kulu” oldukları saplantısı... Ve “peşin ve kesin cennetlik oldukları” takıntısı şeytani bir gurur ve kuruntudan başka bir şey değildir. Allah’ın lütfettiği bazı kabiliyet ve marifetlerini delil göstererek, “imtiyazlı kimseler” oldukları vehmine kapılan bu tipler, her türlü nimet ve faziletin önce kendilerine layık ve lazım olduğunu düşünmektedirler.]
-
41:50
وَلَئِنْ اَذَقْنَاهُ رَحْمَةً مِنَّا مِنْ بَعْدِ ضَرَّٓاءَ مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ هٰذَا ل۪يۙ وَمَٓا اَظُنُّ السَّاعَةَ قَٓائِمَةًۙ وَلَئِنْ رُجِعْتُ اِلٰى رَبّ۪ٓي اِنَّ ل۪ي عِنْدَهُ لَلْحُسْنٰىۚ فَلَنُنَبِّئَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِمَا عَمِلُواۘ وَلَنُذ۪يقَنَّهُمْ مِنْ عَذَابٍ غَل۪يظٍ
Kendisine dokunan bir zarar (ve sıkıntıdan) sonra (inkârcı nankörlere tarafımızdan) ona (yeniden) bir rahmet (ve nimet) tattırırsak, (o durumda da:) “Bu zaten benim hakkımdır. ('Ben aklım ve çalışkanlığımla kazandım' der.) Hem, kıyametin kopacağını (ve bütün yaptıklarımızın hesabının sorulacağını da hiç) sanmıyorum. Ve şayet (bir ihtimal olarak farz edelim ki) Rabbime döndürülecek (bile) olsam, mutlaka O’nun yanında benim için daha güzel (nimet ve faziletler) vardır” demektedirler. (Böylece kendilerinin seçkin ve sorumsuz kimseler olduklarını zannetmektedirler.) Ancak Biz böylesi inkârcı nankörlere (bütün) amellerini mutlaka haber verip (hesaba çekeceğiz) ve andolsun ki onlara çok şiddetli bir azabı (tattırıp acılar) çektireceğiz. [Not: Bazı insanların “Allah’ın sevgili ve seçkin kulu” oldukları saplantısı... Ve “peşin ve kesin cennetlik oldukları” takıntısı şeytani bir gurur ve kuruntudan başka bir şey değildir. Allah’ın lütfettiği bazı kabiliyet ve marifetlerini delil göstererek, “imtiyazlı kimseler” oldukları vehmine kapılan bu tipler, her türlü nimet ve faziletin önce kendilerine layık ve lazım olduğunu düşünmektedirler.]
-
41:50
وَلَئِنْ اَذَقْنَاهُ رَحْمَةً مِنَّا مِنْ بَعْدِ ضَرَّٓاءَ مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ هٰذَا ل۪يۙ وَمَٓا اَظُنُّ السَّاعَةَ قَٓائِمَةًۙ وَلَئِنْ رُجِعْتُ اِلٰى رَبّ۪ٓي اِنَّ ل۪ي عِنْدَهُ لَلْحُسْنٰىۚ فَلَنُنَبِّئَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِمَا عَمِلُواۘ وَلَنُذ۪يقَنَّهُمْ مِنْ عَذَابٍ غَل۪يظٍ